Tabiat ve çevreyle
ilgili problemlerin dünyayı derinden etkilediği ve dahi insanlığın
geleceğine dair büyük endişelerin hüküm sürdüğü bir zamanda,
Türkiye bütün ülkelere örnek olacak bir etkinliği hayata
geçirdi…
Evet, hepimizin bir dikili ağacı olsun… Çünkü ağaç, her şeyden
önce varlık demek, zenginlik demek, istikbal demek, gelecek
nesiller için de hayat kaynağı demek… Bir kimsenin yoksulluğunu
anlatmak için, şu söz hep tekrarlanır ya; hayatta bir
dikili ağacı bile yok! Demek oluyor ki, servetin özü
ağaçtır... Şu hâlde marifet, tek tek ağaçları çoğaltıp orman
yapabilmektir. İlkokul çağından itibaren her vesileyle kulağımıza
çalınan genel geçer bilgi şu değil midir? Ormanlar ciğerlerimiz
için bol bol oksijen üretir. Bunun için ormanlar
doğrudan “ciğerimiz” diye tanımlanır.
İşte bu yüzdendir ki, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile başlatılan
muazzam kampanya, 11 MİLYON AĞAÇ, BUGÜN FİDAN YARIN
NEFES başlığı ile takdim edildi. Bugünü sağlıklı
yaşayabilmemiz, yarınlarda da gelecek kuşaklarımızın rahat nefes
alabilmesi için, bizim ağaç dikmemiz lazım. Ancak yalnızca dikmek
değil, onu aynı şekilde korumasını bilmemiz de gerek… Orman
yangınlarından sonra, hasarlı sahayı ağaçlandırmak elbette çok
önemli… Fakat burada kaybettiğimiz servet ve zaman bir tarafa,
çevrenin gördüğü hasarın tam olarak telafi edilmesi hiçbir vakit
mümkün olmamaktadır. O sebeple, orman yangınlarını hep ciğerlerimiz
yanıyor diye değerlendiriyoruz. Fidanın ve ağacın tabiattaki yerini
ve diğer canlılar için neyi ifade ettiğini iyi bellemiz şart.
Toprağın korunması yani erozyonun önlenmesi için de ağaç miktarının
çoğaltılması zaruri… Son 17 yılda 4,5 milyar fidan toprakla
buluşturulmuş. 20,8 milyon hektar olan orman varlığı, 22,6 milyon
hektara çıkarılmış. Böylece, her sene erozyonla kaybolan 500 milyon
ton toprak, 154 milyon tona düşürülmüş. Bu elbette sevindirici bir
durum ama bilelim ki yeterli değil.
Bunun için de bizim ağacı daha iyi tanımamız ve kıymetini de
ona göre yeterince anlamamız lazım. Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün
Ankara’da Batıkent’ten bu muhteşem kampanyayı başlatırken, ağacın
mahiyetine dair Dede Korkut’tan güzel bir alıntı
yaptı: “Ağaç ağaç desem arlanma/Mekke ile Medine’nin
kapısı ağaç/Musa Kelîm’in asası ağaç/Büyük büyük suların köprüsü
ağaç/Kara kara denizlerin gemisi ağaç…” Sayın
Erdoğan’ın alıntı yaptığı bir de çocuk şarkısı
var: Tohumlar fidana fidanlar ağaca/Ağaçlar ormana
dönmeli yurdumda/Yuvadır kuşlara örtüdür toprağa/Can verir doğaya
ormanlar yurdumda/Bir tek dal kırmadan ormansız kalmadan/Her insan
bir fidan dikmeli yurdumda...
Evet, yazının girişinde de ifade ettiğimiz üzere, hepimizin
bir dikili ağacı olmalı. Bunun için de, “Her insan bir
fidan dikmeli yurdumda…” Ne kadar sevindiricidir ki,
11 milyon olarak hedeflenen ağaç kampanyasında, 13 milyon yedi yüz
binden fazla kişi birer fidanı sahiplenmiş. Bu hakikaten mutluluk
verici bir durum… Sayın Cumhurbaşkanının da belirttiği gibi, her
yıl 11 Kasım’da bu kampanya tekrarlanmalı ve gelenek hâline
gelmeli. Şüphesiz bu kampanyayı beklemeden de her ay, her hafta ve
her gün fidan dikme hedefini gözden kaçırmamalıyız. Ancak bu
şekilde ve böyle bir şuurla tabiî dengeyi ve yeşili
koruyabiliriz...
Bizden önceki nesillerin diktiği ağaçların meyvesini bugün
bizler yiyoruz. Şu hâlde bizden sonraki kuşakların yiyeceği meyve
de bizim dikeceğimiz fidanlardan olmalı… Buharî’de nakledilen bir
hadis-i şerifte; Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyuruyor; “Bir ağaçtan, insanlar, hayvanlar
veya kuşlar istifade ederse, o ağacı diken için bir sadaka
olur.” Onun ümmeti olarak, bu hadis-i şerifin mana ve
ehemmiyetini ne kadar kavrayabiliyoruz? Ağaç dikmek sadaka-i
cariyedir. Yani cami, çeşme, yol yaptırmak gibi, kişi öldükten
sonra da hanesine sevap yazılan hayır işidir… Ecdadımız bu şuurla
ağaca ve yeşile gereken ehemmiyeti vermiş. “Yaş
kesenin başını keserim…” diyerek, ağacı muhafaza
etmekteki kararlılığını izhar etmiştir. Bütün bunlardan dersler
çıkarmalıyız. Tarla açmak için ormanlık alanı yakmak cinayettir.
Velakin, bina yapmak için tarım alanlarını imara açmak da bir o
kadar felakettir. Yani buğday ve mısır tarlalarının yerinde,
apartman tarlalarının yükselmesi, düpedüz cinayettir. Tabiatın
korunması ve gelecek nesiller için hayat sahası bırakmamak adına
tam bir fecaattir. Bunu da aklımızdan çıkarmayalım!..
Evet, hepimizin bir dikili ağacı olsun… Çünkü ağaç, her şeyden
önce varlık demek, zenginlik demek, istikbal demek, gelecek
nesiller için de hayat kaynağı demek… Bir kimsenin yoksulluğunu
anlatmak için, şu söz hep tekrarlanır ya; hayatta bir
dikili ağacı bile yok! Demek oluyor ki, servetin özü
ağaçtır... Şu hâlde marifet, tek tek ağaçları çoğaltıp orman
yapabilmektir. İlkokul çağından itibaren her vesileyle kulağımıza
çalınan genel geçer bilgi şu değil midir? Ormanlar ciğerlerimiz
için bol bol oksijen üretir. Bunun için ormanlar
doğrudan “ciğerimiz” diye tanımlanır.
İşte bu yüzdendir ki, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile başlatılan
muazzam kampanya, 11 MİLYON AĞAÇ, BUGÜN FİDAN YARIN
NEFES başlığı ile takdim edildi. Bugünü sağlıklı
yaşayabilmemiz, yarınlarda da gelecek kuşaklarımızın rahat nefes
alabilmesi için, bizim ağaç dikmemiz lazım. Ancak yalnızca dikmek
değil, onu aynı şekilde korumasını bilmemiz de gerek… Orman
yangınlarından sonra, hasarlı sahayı ağaçlandırmak elbette çok
önemli… Fakat burada kaybettiğimiz servet ve zaman bir tarafa,
çevrenin gördüğü hasarın tam olarak telafi edilmesi hiçbir vakit
mümkün olmamaktadır. O sebeple, orman yangınlarını hep ciğerlerimiz
yanıyor diye değerlendiriyoruz. Fidanın ve ağacın tabiattaki yerini
ve diğer canlılar için neyi ifade ettiğini iyi bellemiz şart.
Toprağın korunması yani erozyonun önlenmesi için de ağaç miktarının
çoğaltılması zaruri… Son 17 yılda 4,5 milyar fidan toprakla
buluşturulmuş. 20,8 milyon hektar olan orman varlığı, 22,6 milyon
hektara çıkarılmış. Böylece, her sene erozyonla kaybolan 500 milyon
ton toprak, 154 milyon tona düşürülmüş. Bu elbette sevindirici bir
durum ama bilelim ki yeterli değil.
Bunun için de bizim ağacı daha iyi tanımamız ve kıymetini de
ona göre yeterince anlamamız lazım. Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün
Ankara’da Batıkent’ten bu muhteşem kampanyayı başlatırken, ağacın
mahiyetine dair Dede Korkut’tan güzel bir alıntı
yaptı: “Ağaç ağaç desem arlanma/Mekke ile Medine’nin
kapısı ağaç/Musa Kelîm’in asası ağaç/Büyük büyük suların köprüsü
ağaç/Kara kara denizlerin gemisi ağaç…” Sayın
Erdoğan’ın alıntı yaptığı bir de çocuk şarkısı
var: Tohumlar fidana fidanlar ağaca/Ağaçlar ormana
dönmeli yurdumda/Yuvadır kuşlara örtüdür toprağa/Can verir doğaya
ormanlar yurdumda/Bir tek dal kırmadan ormansız kalmadan/Her insan
bir fidan dikmeli yurdumda...