Kim tarafından gündeme sokulduğu tam belli olmayan, bir “yaşam
tarzı” hikâyesiyle yine zihinler karıştırılmaya çalışılıyor. Öyle
ki, kırka yakın insanın öldürüldüğü terörist saldırı bile ikinci
plana itildi!..
Bu “HAYAT TARZI” veya bir kesimin özellikle kullandığı kalıpla
“yaşam tarzı”, hayli eski bir hikâye. Zaman zaman birilerince
tedavüle sokulur, epeyce tartışmalara malzeme olduktan sonra,
ihtiyaç duyulduğunda tekrar ısıtılmak üzere soğumaya bırakılır…
1990’lı yıllarda, Refah Partisinin büyük şehirlerde belediye
başkanlıklarını kazanmasından (1994) sonra, önce belediye
otobüslerinin kadın ve erkekler için ayrılacağı iddiasıyla, ortalık
toz dumana katıldı. Aralık 1995 seçimlerinde aynı partinin birinci
sırada sandıktan çıkacağı, belki de tek başına iktidara gelme
ihtimali belirince, bu “YAŞAM TARZI” hikâyesi iyice köpürtülmüştü.
Bir örnek vereyim de meselenin nerelere tırmandırıldığı daha iyi
anlaşılsın. Toplumun bir kesiminde, “Refah İktidarı” kaygısının
iyice yükseldiği sıralarda; sosyal bilimci olan ve bir gazetede
köşe yazıları da yazan sol görüşlü bir Profesör (ismini vermeyi
gerekli görmüyorum), ciddi ciddi (veya saf saf!) bana şunu
sormuştu: “Bu Refah Partisi iktidara gelirse, bütün kadınlara siyah
çarşaf giydirecek mi? Mesela bizim hanım çarşaf giymek istemez…”
Evet, bazılarınızın bıyık altından güldüğünü hissediyor gibiyim.
Fakat gerçekten o koskoca Prof. bu soruyu sormuştu…