Halep’te, Rejim ile Rus bombardımanında yedi çocuğu kaybolan ve
tekerlekli sandalyede can veren annenin, onun başında çaresizce
çırpınan babanın dramını anlatmaya, kelimeler yeter mi?
Hikâyeyi dünkü gazetemizde teferruatıyla okudunuz… Yirmi birinci
asırda yaşanan bu hikâye, tek kelimeyle insanlığın yüz karasıdır!
Şayet hâlâ insanlık diye bir kavram varsa ve bir anlam ifade
ediyorsa tabii… Bu şüpheyi belirtmekte gerçekten haklıyız. Çünkü
daha üç gün önce, BM Güvenlik Konseyi’nde, Halep’te büsbütün mahsur
kalanlara insani yardım ulaştırılması ve sivillerin tahliyesi için,
gündeme getirilen ateşkes teklifi, Rusya ve Çin’in vetosu sebebiyle
hayata geçirilemedi. Suriye’de bir yılı aşkın zamandır yaptığı
vahşi bombardımanlarla, sivil yerleşim yerlerini, okulları ve
hastaneleri dahi harabeye çeviren, çoluk – çocuk ayırt etmeksizin
binlerce kişiyi öldüren Rusya; bu ateşkes teklifine, teröristler
zaman kazanma fırsatı bulacak diye karşı çıkıyor… Rezalete bakar
mısınız, Rusya; katil Esad’ın güçleriyle birlikte, tam bir hayalet
şehir hâline getirdiği Halep’te, bir yıldır kuşatma altında
aç-susuz biçimde hayatta kalmaya çalışan sivil insanları, utanmadan
terörist diye niteliyor. Elbette Suriye’nin mazlum ve mağdur halkı,
Rusya’nın bu mezalimini nesiller boyu unutmayacaktır. Ama ne yazık
ki, bugün için bu zavallı halk, Rus ve İran destekli Baas rejiminin
tasallutu altında, çaresiz ve kimsesizdir.