Meral Akşener’in kurduğu partiye dönük yorumlar, daha ziyade
sosyal medyanın tarzına uygun ve çoğunlukla yüzeysel nitelikte…
Oysa isim ve ambleme değil, kadro ve programına bakmak lazım.
Türkiye’de siyasi partiler genellikle hangi şartlar altında
kuruldu? Kurulan onlarca parti içinde, kaç tanesi kalıcı olabildi
ve siyaset ortamında hatırı sayılır başarılar yakalayabildi? Bir
sosyolojik tabana dayanarak, bu tabanın benimsediği ilkelerle;
beklediği siyasi ve ekonomik programlarla yola çıkan partiler,
belli ölçüde başarılı oldular ve siyaseten iz bıraktılar. Ancak
mevcut partilerden kopmak suretiyle sahneye çıkan ‘reaksiyon
partileri’ genellikle saman alevi gibi geçici ve başarısız oldular…
Tek Parti döneminin “olağanüstü” şartlarında, siyaset yapmaya
niyetlenen ve fakat yolu hemen kesilen; Terakkiperver Cumhuriyet
Fırkası (1925) ile Serbest Fırkayı (1930) bir kenara bırakalım. Bu
devrin sonlarına doğru (1946) kurulan Demokrat Parti, ismiyle
müsemma; Türkiye’ye çok partili demokratik hayatın gelmesinde çığır
açmış, peş peşe üç seçim (1950, 54 ve 57) kazanarak, kesintisiz on
yıllık iktidarında ülkenin çehresini kökünden değiştirmiştir.