Meseleyi hemen
anladınız! İzlanda’da millî futbol takımımıza karşı yapılan
terbiyesizlik… Futbolun sadece futbol olmadığını bilmeyen artık
kalmadı! Futbol gölgesinde pek çok skandallar da icra
ediliyor.
İzlanda küçücük ve çok ücra bir ada ülkesi… Daha ziyade, sık
sık indifaya geçen yanardağlarıyla bilinir. Başka da bir özelliği
yok. Gariban bir memleket… 2008’deki küresel ekonomik krizde resmen
iflasın eşiğine gelmişti. İngiltere tarafından kurtarıldı. Nüfusu
üç yüz bin küsur kişi. Yani İstanbul’un Küçükçekmece ilçesinin
yarısından daha az. İşte böyle bir ülke ile Euro
2020 grup elemeleri çerçevesinde millî maçımız
var. Ve bu sebeple de, millî futbol takımımız cumartesi akşam,
Konya’da Fransa’ya karşı gösterdiği büyük başarıdan sonra
İzlanda’ya gitti. Ancak bu küçük mü küçük ülkede,
millî futbolcularımıza karşı çok büyük bir terbiyesizlik
yapıldı. Millî futbol takımımız havaalanında üç buçuk saat
bekletildi, bu da yetmezmiş gibi, abartılı arama ve kontrol
uygulamalarıyla kasıtlı bir rahatsızlığa maruz bırakıldı. Bütün
bunların ötesinde, esas can sıkıcı olan şey de, Havaalanı çıkışında
basına açıklama yapan Emre Belözoğlu’na mikrofon tutar gibi bir
tuvalet fırçasının uzatılmasıydı. Bu terbiyesizliği yapan kişinin
gazeteci olmadığı açıklandı. Ama kim olursa olsun yaptığı bu
küstahça hareketin hesabı elbette sorulmalı. Türkiye
millî takımımıza karşı yapılan çirkinliğe karşı gerekli
diplomatik tepkiyi verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlu açıklamalarda bulundu. İzlanda’ya, İsveç elçiliği
üzerinden protesto notası verildi. Meselenin devamında elbette,
aynıyla mukabelede bulunma hakkı çerçevesinde, zamanı geldiğinde
gerekli karşılık verilir. Bu, meselenin diplomatik boyutudur.
İzlanda Futbol Federasyonundan bir yetkili, Türk
Millî Takımına yapılanların kabul edilemez olduğunu açıkladı.
Bu bireysel açıklama olumlu olsa da, esasen kurumsal olarak bu
paralelde yapılacak açıklama önemlidir. İzlanda Millî Takım
antrenörü ise, “Bu konular benim ilgi alanım dışında,
ben sadece maça odaklanmak istiyorum…” demiş. Acaba
kendi takımı benzer bir muameleye maruz kaldığında neler söylerdi?
Futbolun sadece futbol olmadığını bilmeyen kimse artık kalmadı.
Küresel ölçekte futbol gölgesinde çarkları döndürülen yüz
milyarlarca dolarlık ekonomik büyüklüğün yanında, bu spor branşı
üzerinden sürdürülen siyasal, sosyal ve kültürel faaliyetlerin çapı
da ortada… Beynelmilel müsabakalara ev sahipliği yapmak için
harcanan devasa bütçeleri hayretler içinde izliyoruz. Bunun elbette
bir “dürtüleri” var!.. Aksi hâlde
kimse ‘spor olsun diye’ bunca paraları
harcamaz. Kazın geleceği yerden tavuğun esirgenmediği bu dünyada,
futbol gibi popülerlikte ilk sırayı hiç kaptırmayan bir alan da
tepe tepe kullanılmaktadır.
Özünde bir spor dalı ve dolayısıyla, amatörlük ruhu içinde,
centilmenlik, profesyonellik ve elbette dürüstlük gibi meziyetlerin
hüküm sürmesini beklediğimiz müsabakalarda; oyuncuların,
hakemlerin, yöneticilerin ve dahi seyircilerin yukarıda
belirttiğimiz vasıflara hiç de uygun olmayan; yakışıksız,
seviyesiz, çirkin ve de tehlikeli davranışları sergileyebildiğini
maalesef hep görüyoruz… Bir örnek: 1985 yılında, Brüksel’de Heysel
stadında, Liverpool ile Juventus’un karşılaştığı Avrupa Kupası
final maçı sırasında, İngiliz holiganlarının sebep olduğu korkunç
olaylarda en az 39 kişi hayatını kaybetmişti… Buna benzer başka
korkunç örnekler ne yazık ki çok fazla. Heysel faciası, İngiliz
Futbol mevzuatında köklü değişikliklere yol açtı ve holiganlara
karşı çok katı cezalar getirildi. Hemen hemen her ülkede
holiganlığa karşı tedbirler alınmakla birlikte, bu alanda tam
manasıyla bir başarı sağlamak mümkün olmuyor… Bazen tek bir
aykırı hareket sebebiyle dahi, “Yığın
psikolojisi” denilen hâlet-i ruhiye içinde, olaylar
kontrolden çıkabiliyor. Bizim ülkemizde de maalesef bu kabil
hadiseler vukua gelebiliyor. Tabiatıyla bu bizim ülke sicilimize
hiç de olumlu katkı yapmıyor. Buna dair olumsuz örnekleri
tekrarlayarak moral bozmak istemiyorum...
Tekrar İzlanda meselesine gelecek olursak, orada bizim
futbolcularımıza karşı yapılan terbiyesizliğe en güzel cevabı; bu
akşam sahada, Konya’daki gibi bir galibiyetle cevap vermek en
güzeli olacaktır… Elbette müsabaka alanı dışındaki fena muamelelere
karşı da, yukarıda dile getirdiğimiz üzere, vakti zamanı gelince
gerekli adımlar atılır. İzlanda çok küçük bir devlet, lakin
futbolda başarılı bir ülke… En azından bize karşı! Bugüne kadar
deplasmanda hiç yenememişiz. Bu akşam şeytanın bacağını
kırıp, hem ülke olarak puanımızı yükseltmek hem de İzlanda'da
o küstahlıklara yeltenenlere anlamlı bir cevap vermek mükemmel
olacaktır. Millîlerimizden bunu bekliyoruz. Şüphesiz, İzlanda her
yönüyle Fransa’dan çok daha küçük!..
İzlanda küçücük ve çok ücra bir ada ülkesi… Daha ziyade, sık
sık indifaya geçen yanardağlarıyla bilinir. Başka da bir özelliği
yok. Gariban bir memleket… 2008’deki küresel ekonomik krizde resmen
iflasın eşiğine gelmişti. İngiltere tarafından kurtarıldı. Nüfusu
üç yüz bin küsur kişi. Yani İstanbul’un Küçükçekmece ilçesinin
yarısından daha az. İşte böyle bir ülke ile Euro
2020 grup elemeleri çerçevesinde millî maçımız
var. Ve bu sebeple de, millî futbol takımımız cumartesi akşam,
Konya’da Fransa’ya karşı gösterdiği büyük başarıdan sonra
İzlanda’ya gitti. Ancak bu küçük mü küçük ülkede,
millî futbolcularımıza karşı çok büyük bir terbiyesizlik
yapıldı. Millî futbol takımımız havaalanında üç buçuk saat
bekletildi, bu da yetmezmiş gibi, abartılı arama ve kontrol
uygulamalarıyla kasıtlı bir rahatsızlığa maruz bırakıldı. Bütün
bunların ötesinde, esas can sıkıcı olan şey de, Havaalanı çıkışında
basına açıklama yapan Emre Belözoğlu’na mikrofon tutar gibi bir
tuvalet fırçasının uzatılmasıydı. Bu terbiyesizliği yapan kişinin
gazeteci olmadığı açıklandı. Ama kim olursa olsun yaptığı bu
küstahça hareketin hesabı elbette sorulmalı. Türkiye
millî takımımıza karşı yapılan çirkinliğe karşı gerekli
diplomatik tepkiyi verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlu açıklamalarda bulundu. İzlanda’ya, İsveç elçiliği
üzerinden protesto notası verildi. Meselenin devamında elbette,
aynıyla mukabelede bulunma hakkı çerçevesinde, zamanı geldiğinde
gerekli karşılık verilir. Bu, meselenin diplomatik boyutudur.
İzlanda Futbol Federasyonundan bir yetkili, Türk
Millî Takımına yapılanların kabul edilemez olduğunu açıkladı.
Bu bireysel açıklama olumlu olsa da, esasen kurumsal olarak bu
paralelde yapılacak açıklama önemlidir. İzlanda Millî Takım
antrenörü ise, “Bu konular benim ilgi alanım dışında,
ben sadece maça odaklanmak istiyorum…” demiş. Acaba
kendi takımı benzer bir muameleye maruz kaldığında neler söylerdi?
Futbolun sadece futbol olmadığını bilmeyen kimse artık kalmadı.
Küresel ölçekte futbol gölgesinde çarkları döndürülen yüz
milyarlarca dolarlık ekonomik büyüklüğün yanında, bu spor branşı
üzerinden sürdürülen siyasal, sosyal ve kültürel faaliyetlerin çapı
da ortada… Beynelmilel müsabakalara ev sahipliği yapmak için
harcanan devasa bütçeleri hayretler içinde izliyoruz. Bunun elbette
bir “dürtüleri” var!.. Aksi hâlde
kimse ‘spor olsun diye’ bunca paraları
harcamaz. Kazın geleceği yerden tavuğun esirgenmediği bu dünyada,
futbol gibi popülerlikte ilk sırayı hiç kaptırmayan bir alan da
tepe tepe kullanılmaktadır.