Dünyada dört başı mamur bir barış düzeni kurulamamasının temel
sebebi, gerçekçilik yerine fırsatçılık ve kayırmacılık üzerine bir
aldatıcı sistem kurma çabalarıdır. O yüzden de tutmuyor,
tutmaz…
Günlerdir daha doğrusu aylardır hatta daha da doğrusu yıllardır,
dünya siyaset odakları, Kuzey Kore’nin nükleer programı ile yatıp
kalkıyor!.. Kuzey Kore, dünyadaki belli başlı devlet formatına uyan
bir ülke değil. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, küresel güçlerin;
dünyayı yeni baştan dizayn edip, kendi aralarında komünist ve
kapitalist sisteme hizmet etmek üzere; nüfuz alanlarına taksim etme
operasyonunda, Kore Yarımadası da Kuzey ve Güney diye ikiye
bölündü. Vaktiyle Japon işgaline karşı direnişe katılan, bu
çerçevede Sovyet Kızıl Ordusunda da bir müddet görev yapmış olan
Kim İl Sung, 1947 yılından itibaren Kuzey’in başına geçirildi… Tam
yetmiş yıldır, aynı aileden üç kuşak bu garip ülkeyi yönetiyor.
Sadece büyükbaba, baba ve torun değil, ailenin diğer fertleri de,
devletin başkanlık dışındaki diğer önemli makamlarını işgal etmiş
durumda. Dolayısıyla Kuzey Kore, âdeta bir aile devleti! Ve rejimi
itibarıyla kapalı kutu… Dışarıya bilgi sızması pek mümkün değil
veya dışarıdan bilgi edinilmesi çok zor. Bu yüzden olacak, 2006
yılında Kuzey Kore ilk defa nükleer deneme yaptığında, şayet
bazıları rol yapmadıysa dünya bir hayli afallamıştı… O günden beri
Kuzey Kore, git gide sertleşen ekonomik ambargolara tabi tutuluyor.
Lâkin ülke halkı açlık ve sefalet içinde kan ağlasa da, komünist
rejim nükleer silah sevdasından vazgeçmiyor. Oysa benzer bir duruma
maruz kalan İran, epeyce direndikten sonra, ekonomisinin çökmeye
yüz tutması sebebiyle, sonunda müzakerelere oturmayı kabul etti ve
sonuç itibarıyla biraz rahat nefes almaya başladı…