Yükselişi ani ve hızlı
olmuştu. Galiba çöküşü de öyle olacak… Suudi Arabistan Prensi M.
bin Selman için geri sayım başladı. Tahtı ele geçirmek için
fazlasıyla hoyrat işler yaptı, ama bedeli ağır
olacak!..
Suudi Arabistan Kraliyet ailesi
hakkında, bu köşede zaman zaman detaylı bilgiler verdik… Ailenin
1700’lü yıllardan başlayan serüvenini (1744 yılında, İngiliz
yetiştirmesi M. bin Abdulvehhab’ın sapkın ideolojisi olan
Vehhabiliği birlikte yayma anlaşması…), çeşitli vesilelerle burada
özetledik. Necd Çölündeki bedevi bir aşiretten, bugünkü
“hanedanlığa” uzanan yolda; I. Dünya Harbi öncesi
ve sonrasında İngiltere’nin (O zamanki adıyla Büyük Britanya’nın),
II. Dünya Savaşından sonra da Amerika Birleşik Devletlerinin,
sömürü maksatlı ‘özel ve güçlü’ destekleri,
şüphesiz en büyük himaye oldu. Bu himaye altında, kendisine
bırakılan sınırlı ve fakat çevresine göre zengin petrol geliriyle
palazlanan Suudi Arabistan; evvelemirde hamilerinin isteği
doğrultusunda, ama diğer taraftan da kendi dinamiklerinin
tazyikiyle bir bölgesel güç ve hatta onun ötesinde vehimlerle, çok
farklı ve tehlikeli politikalar izler oldu… En büyük petrol
ihracatçısı ülke olma konumuyla, etrafındaki daha küçük ölçekli
emirlikleri etkisi altına adlı.
Bahreyn ve Birleşik Arap
Emirlikleri (BAE), zaman zaman birer uydu devletçik gibi etkilendi.
Böyle bir duruma düşmeye itiraz eden Katar, hâlen devam etmekte
olan abluka yaptırımıyla yüz yüze geldi. Yalnızca Basra Körfezi
değil elbet, Orta Doğu’nun tamamına şamil politikalarla,
“bölgesel güç” konumunu güçlendirme ve İslâm
dünyasının genelinde de; özellikle Vehhabiliği yayma ve kabul
ettirme yolunda sözü dinlenen bir merkez olma hedeflerini kovaladı.
Bu noktada, Mısır gibi (geçmişte Suriye vb.) ekonomisi zayıf büyük
Arap devletlerini etkilemesi zor olmadı. Özellikle Ürdün ve
Filistin üzerinde, paranın gücüyle hayli etkili bir pozisyon elde
etti... Çok özetle hatırlattığımız bütün bu olgular, Suudi
Arabistan Kraliyet ailesinin sık sık boyundan büyük işlere
kalkmasına yol açtı. Bu arada içerideki saltanat kavgaları da hem
aileyi hem ülkeyi sıkıntılara soktu…
Hâlihazırda yine bir buhran
yaşıyor Suud Ailesi… 1964 yılında Kral Suud bin Faysal, müsriflik
ve eğlenceye düşkünlük sebebiyle tahttan indirildiğinde, kardeşler
arasındaki ilk taht kavgası alevlenmişti. Ama o zaman Abdülaziz’in
oğullarından (Yetmiş erkek çocuğu vardı) hayatta olan çok sayıda
kişi vardı. Şimdi Kral Selman’la birlikte üç kişi hayatta… Suud bin
Abdülaziz’in 1960’lı yılların başında yaptığını (Kendi çocuklarını
kritik makamlara getirme ve saltanatı kendi soyundan devam
ettirme…), Selman, kardeşi Mukrin’i ve yeğeni M. bin Naif’i
azlederek oğlunu veliaht yaptığında, yine bu köşede o günlerde
yaşananları hatırlatmıştım.
Evet, Muhammed bin Selman’ın
yükselişi çok ani ve hızlı olmuştu. Fakat galiba çöküşü de ona
benzer şekilde tecelli edecek!.. M. bin Selman, çok hoyrat bir
şekilde güç pekiştirme ameliyesine girişti. Kendisine rakip olma
potansiyeli taşıyan kuzenlerini çeşitli şekillerde bertaraf etti.
Yarım düzineden fazla prens şüpheli şekilde ortadan kayboldu veya
uçak-helikopter kazalarında can verdi. Keza bugüne kadar görülmedik
şekilde içinde çok sayıda prensin de yer aldığı kalabalık iş adamı
grubunu lüks bir otelde hapsederek, mal varlıklarına kelimenin tam
manasıyla çöktü… Daha sonra onlardan yüklü miktarda haraç alarak
serbest bıraktı. İşte bütün bunlar Bin Selman’a karşı öfke ve
düşmanlıkları da kabarttı. Lakin tahtın vârisi güç zehirlenmesine
kapılmıştı bir kere… Hele de BAE Veliaht Prensi M. bin Zayed
(İsrail ve Donald Trump’ın damadı Jared Kushner ile son derece sıkı
fıkı ilişkiler içinde…) de onun karanlık işlerdeki ortağı olunca…
Bir de Filistin’in en karanlık yüzü ve İsrail uşağı M. Dahlan,
tetikçisi pozisyonunda olunca…
İşte bu güç zehirlenmesidir ki,
M. bin Selman’ın, hakikaten boyundan çok çok büyük işlere
yeltenmesini beraberinde getirdi. Son macera, gazeteci Cemal
Kaşıkçı'nın âdeta bütün dünyanın gözünün içine baka baka
katledilmesi oldu. Bu kadar fütursuzca ve bu kadar ahmakça
girişilen bir suikast, öyle görünüyor ki, M. bin Selman’ın sonunu
da beraberinde getirecek… Bu olay, yalnızca Bin Selman’ın evvelki
bazı veliahtlar gibi tahta oturamadan gitmesiyle kalmayacak. Suudi
Arabistan’ı da büsbütün yeni durumlarla karşı karşıya bırakabilecek
mahiyette… Yani ABD Başkanı Trump ve onun yönetimine rüşvet
vererek, sıyrılabileceği bir durum değil. Suudi Arabistan, şayet
“haydut devlet” gibi bir yaptırımla yüz yüze
gelirse, olacaklara şaşırmamak lazım. Elbette bu durum en başta
BAE, Bahreyn ve en önemlisi de Sisi yönetimindeki Mısır’ı çok
derinden etkileyecektir… Bakalım sıhhi durumu da pek sıkıntılı olan
Kral Selman, bu buhranı nasıl atlatacak? Oğlunu mecburen feda
ederek tansiyonu düşürmek ve belki de ikinci kuşak arasındaki
iktidar kavgasını dizginlemek için bu defa kardeşi Ahmed bin
Abdülaziz’i mi veliaht ilan edecek? Prens'in karanlık günleri…
Ancak Kral da fena bir çıkmazda!