Ramazan-ı şerif ayını, her sene
biraz daha mahzun bir atmosferde karşılıyoruz… Bu mübarek ayın
ulviyetine karşı Müslümanların gösterdiği hassasiyetin azalmasıyla
birlikte, İslâm dünyasındaki perişanlık, acizlik ve sefalet de
artıyor!.. Hiçbir şey sebepsiz değil. “Kuluna
zulmetmez haşa Hüdâsı/Herkesin çektiği kendi
cezası.” Elbette olup biten her şeyin temelinde
maddî-manevî sebepler var ve o sebeplerin tahakkukunda da
mesuliyetler var… Bu mesuliyetlerin de idrakinde olan ve olmayanlar
var! Bugün İslâm ülkelerini kabaca dört kategoriye ayırabiliriz.
Zengin ülkeler, orta hâlli ülkeler, fakir ülkeler ve fakirlik
seviyesinin de altında olan ülkeler. Bu satırların yazıldığı sırada
televizyon ekranında, Yemen’de yeniden baş gösteren Kolera’dan
bitap düşmüş insanların yürek parçalayıcı görüntüleri akıyor. En az
13 milyon insanın açlık-yoksulluk içinde kıvrandığı, her gün
yüzlerce çocuğun hayatını kaybettiği Yemen… Ah Yemen! Yemen’i
kimler bu hâle getirdi? Orada kim kimin adına ve hesabına
savaşıyor? Bu savaşta Şiî ve Vehhabî yayılmacılığın yeri ne? İslâm
ülkeleri içinde en zenginleri, aynı zamanda petrol zengini olan
Körfez ülkeleri. Ve bu ülkelere ait trilyonlarca dolar, Batı
bankalarında yatıyor. Nemasını da esasen Batılılar yiyor! Gelin
görün ki, bu ülkeler hâlihazırda birer Amerikan garnizonu
durumunda. On binlerce ABD askeri, binlerce tank, uçak ve
helikopter, yüzlerce harp gemisi bu ülkelerin topraklarında,
kıyılarında konuşlanmış vaziyette. Fiilî bir işgal ve esaret
durumu… Ve tabii sömürü düzeni!