İsmail Kapan Türkiye Gazetesi

“Roket adam” ve “akılsız moruk” zirvesi!..

Nasıl olduysa oldu ve “Global Çılgın” ile ‘akıldan gayrı müsellem bunak’ birden bire farklı birer kimliğe büründü. Savaş tamtamları çalmaktan vazgeçip, birlikte barış...

14 Haziran 2018 | 90 okunma
Nasıl olduysa oldu ve “Global Çılgın” ile ‘akıldan gayrı müsellem bunak’ birden bire farklı birer kimliğe büründü. Savaş tamtamları çalmaktan vazgeçip, birlikte barış şarkıları söylemeye başladılar…
 
New York Times gazetesine yazan Choe Sang Hun’un ifadesiyle, Kuzey Kore lideri Kim Jung-un, modern diplomasinin en çarpıcı değişimlerinden birini gerçekleştirdi… Daha düne kadar Donald Trump ile karşılıklı olarak birbirlerini nükleer bombalarla imha etme tehditlerini savuran ikili, birden bire can ciğer kuzu sarması oluverdi! Öyle ya Kim Jong-un amcasını vahşice infaz etmekten çekinmeyen, üvey kardeşini zehirli ilaç saldırısıyla ortadan kaldıran bu “Global Çılgın”, halkı açlık ve sefalet içinde kıvranırken, yüz milyonlarca doları hidrojen bombası ve kıtalararası balistik füze denemeleri için harcayıveriyordu. Bu yüzden Trump ona “Roket adam” o da kendisine “akıldan yoksun bunak” gibi iltifatlarda bulunuyordu… Peki, ne oldu da bu “cani diktatör” ve “nükleer sapık” birden bire global çılgınlıktan devlet adamlığına terfi etti? Hun’un yazdığına göre, bu duruma Güney Kore Devlet Başkanı Moon Jae-in önemli ölçüde katkıda bulunmuş ve Kim Jong-un’un kötü imajını değiştirmesini teşvik etmiş… Evet, oluyor – olmuyor, olmayacak derken, 12 Haziran’daki tarihî zirve, kopmuş görünen iplerin tekrar iliştirilmesiyle birlikte gerçekleşiverdi. Dünyanın biraz da şaşkın bakışları önünde…
Elbette bunun çok derin ve geniş bir arka planı var. Görüşme Kuzey Kore ve ABD liderleri arasında oldu velakin, bu arada Çin’in, Japonya’nın ve dahi Güney Kore’nin görülen – görülmeyen, bilinen –bilinmeyen rollerini de dikkate almak lazım. Karşılıklı tehditler tırmandırılırken ve başta Kore Yarımadası olmak üzere, savaş bulutları bölge üzerinde koyulaşırken, Kim Jong-un’un bir müddet gizli tutulan Çin ziyareti gerçekleşti. Daha sonra Washington cenahından çelişkili açıklamalar sürerken, Kuzey ve Güney Kore Devlet Başkanları bir araya geldi ve olumlu mesajlar verdi. Bunun devamında da ABD Başkanı’nın Kuzey Kore lideri ile görüşebileceği yolunda açıklamalar geldi. Bu arada şimdiki ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun CIA direktörü sıfatıyla Kuzey Kore’ye yapmış olduğu (Kim’in Pekin’e olan gizli ziyareti gibi…) ve bilahare açıklanan seyahatinden dünya haberdar oldu. 12 Haziran Zirvesine doğru yol alırken, birden bire ters rüzgârlar esti ve Donald Trump bir Twitter mesajıyla (Bu da Trump’ın diplomasi üslubu oldu. En önemli meseleleri buradan duyuruyor…) görüşmeyi iptal ettiğini açıkladı. Fakat Kuzey Kore tarafı pes etmedi ve görüşme niyetini muhafaza ettiğini deklare etti. Ondan sonra da kapalı kapılar arasında diplomatik görüşmeler devam etti ve neticede olmayacak denilen zirve gerçekleşti ve doğrusu dünyayı da epeyce rahatlattı. Şimdi merak edilen şu: Bu zirvede verilen taahhütler tutulacak mı, verilen sözler kalıcı olabilecek mi? Yoksa yarın öbür gün bir Twitter mesajıyla her şey dümdüz edilecek mi? Burada Trump ve Güvenlik Danışmanı John Bolton’un kişisel tavırları çok şeyi etkileyebilir!..
Gelişmelerin hangi yönde olacağını zaman gösterecek. Ancak şimdiki hâlde her iki taraf yetkililerinin ağzından âdeta bal damlıyor! Buna göre ABD ile Kuzey Kore arasında yeni ilişkiler kurulması konusunda karşılıklı taahhüt söz konusu. Kalıcı ve sağlam bir barış düzeninin inşasıyla ilgili konular için kapsayıcı, derin ve samimi fikir alışverişinde bulunulmuş. Bu zirvede Trump Kuzey Kore’ye güvenlik garantisi vermiş. Buna karşılık Kim Jong-un da Kore Yarımadasının nükleer silahlardan arındırılması konusunda kati ve sarsılmaz taahhüdünü teyit etmiş. Bu zirvenin önemli sonuçlarından olarak, Kore Yarımadasına barışın gelmesi ve refahın arttırılmasının imkân dâhiline girmesine dikkat çekiliyor. Bu meyanda 27 Nisan 2018 tarihli Panmunjom Deklarasyonu’na atıf yapılarak, savaş esirleri ve kayıplardan geriye kalanların ortaya çıkarılması ve hâlihazırda kimlikleri tespit edilenlerin ülkelerine gönderilmesi konusunda da çalışmaların hızlandırılması hususunda mutabakat sağlanmış… Evet, görünüşe bakılırsa, daha birkaç hafta evvel ufukları karartan savaş tamtamları yerine barış şarkılarının nağmeleri hâkim olmuş durumda. Lakin bu görüntüye bakıp her şeyi toz pembe gösteren bir tablo çizmek ne kadar sağlıklı olabilir? Zira mesele yalnızca Washington ve Pyongyang arasında değil ki?
Bundan sonraki süreçte Pekin’in ve Tokyo’nun, özellikle Tokyo’nun tavrı ne olacak? Yaklaşık yetmiş yıldır bölgesel hesaplarını buzdolabına kaldırmış olan (İki atom bombası yedikten sonra başka ne yapabilirdi ki?) Japonya orta ve uzun vadeli stratejik hesaplarını nasıl bir zemine oturtacak? Daha şimdiden Kuzey Kore’nin nükleerden arındırılmasından dolayı, Kuzeydoğu Asya’nın istikrarsızlaşabileceği tezleri dolaşıma girdi bile… Japonya rol kaybına uğrama endişesine düşmüşken, Asya Pasifik’teki en büyük aktör olan Çin’in bundan sonra sergileyeceği tutum elbette esas belirleyici faktörlerden biri olacak. Unutmayalım, ABD, Kuzey Kore’ye karşı esip gürlediğinde, Pekin’den Washington’u frenleyecek reaksiyon gecikmiyordu… Yani açıkçası burada, ABD’nin tek başına at koşturacağı bir ortam yok. Küresel ve bölgesel oyuncuları dikkate almak zorunda!

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
CHP’nin sepetindeki pamuk… 23 Kasım 2024 | 0 Okunma Ekrem İmamoğlu doludizgin gidiyor!.. 19 Kasım 2024 | 1.136 Okunma Netanyahu’nun ağzı kulaklarında!.. 16 Kasım 2024 | 59 Okunma Donald Trump Başkan mı, “Süpermen” mi? 14 Kasım 2024 | 50 Okunma İslâm dünyası nasıl bir aksiyon alabilir? 12 Kasım 2024 | 127 Okunma