Sudan Genelkurmay Karargâhının
önünde oturma eylemi yapan göstericiler, “Derhâl sivil hükûmet
istiyoruz…” diye bağırıyorlar. Keşke her şey slogan atmak gibi
kolay olsa!.. Hartum’da siyasi kum fırtınası var.
Bugün dünyada insani yardım
kuruluşları adı altında, en fazla misyoner teşkilatları nerede faal
diye sorarsanız, cevabı tereddütsüz Sudan’dır… Düşününüz ki, ABD
eski başkanlarından Jimmy Carter bile yıllarca bu ülkede aynı kisve
altında misyonerlik yaptı! Sudan’ın, özellikle Kuzey ve Güney
Darfur Bölgesindeki en ücra mezralara kadar, kaç kişinin yaşadığı
ve ıssız çöllerdeki bu küçücük yerleşim yerlerinde mevcut sosyal ve
siyasal durumu özetleyen bilgileri, teferruatlı biçimde internet
ortamında bulabilirsiniz… Sudan’ın son otuz yılda maruz kaldığı
misyoner dalgasını, 1896-1918 yılları arasında; arkeolog,
botanikçi, tabiat fotoğrafçısı gibi kisveler altında, Orta Doğu’ya
akın eden sayısız casus ve farklı istihbarat teşkilatının
istilasına benzetmek yanlış olmaz. Nasıl ki, o ardı arkası
kesilmeyen casusluk faaliyetleriyle, bölge baştan başa fitne
ateşine boğulmuş ve neticede Arap âlemi isyana sürüklenip,
toprakları Osmanlıdan koparıldıktan sonra sömürgeciler arasında
paylaştırılmışsa, Sudan da benzer yöntemlerle parçalanmıştır. Olup
bitenlerin özeti budur. Gerisi teferruattır!
1983 yılında başlayıp tam 22 sene
devam eden, ikinci iç savaş dalgası neticesinde Sudan ikiye
bölündü. Güney Sudan diye yeni bir devlet kurduruldu. Petro
rezervlerinin yüzde 73’ü bu yeni devletin sınırları içinde
bırakıldı. Diğer taraftan bu petrolün sevk edilebileceği boru
hatları şebekesi de Sudan’da kaldı… Afrika kökenli nüfusun
çoğunlukta olduğu Güney Sudan, kurulduğu 2011 yılından beri iç
çatışmalardan kurtulamadı. İnsanlar açlık, kıtlık ve eşkıyalıkların
pençesinde kıvranıyor. Bu da yetmezmiş gibi Sudan ile Güney Sudan
arasına, bir çıbanbaşı gibi yerleştirilen Abiye bölgesi, iki devlet
arasında çok büyük ihtilaf konusu. Sudan ve Güney Sudan’da çok
sayıda farklı etnik grup var. Aynı şekilde çok farklı din
mensupları var ve bunlar arasında fitne-fesat çıkarmak maalesef çok
ama çok kolay. Ve Batılı misyonerler, sömürgeci, güçlerin
istihbarat teşkilatları bu konuyu sonuna kadar sömürüyorlar! Bu
yüzden Sudan’ın işi gerçekten çok zor…
Hartum’da Genelkurmay Başkanlığı
Karargâhının önünde oturma eylemi yapıp, “Hemen sivil hükûmet
istiyoruz…” diye slogan atan göstericiler, öncelikle tam olarak ne
istedikleri konusunda hemfikir değiller. Hepsinin ortak hedefi,
Ömer el-Beşir’in otuz yıllık yönetimini yıkmaktı. Fakat onun yerine
ne koyacakları konusunda yeteri kadar hazırlıkları var mı, çok
şüpheli. İstihbarat teşkilatının lağvedilmesini istiyorlar… Acaba
bunun ne anlama geldiğini biliyorlar mı? Zaten istihbarat kuşatması
altında bulunan Sudan’ı büsbütün parçalamak üzere, dış güçlere saha
açmaktan başka bir anlamı yok bu talebin ve kabul edilmesi de
ihtimal dışı. Geçici askerî konseyin iki yıllık geçiş sürecine
itiraz ediyorlar. Bu ilk başta sivil yönetim arzusu adına makul bir
tavır… Sudan Meslek Birliklerinin temsilcilerinin hangi saiklerle
hareket ettiği, kimlerin etkisinde olduğu belli değil. Lakin
hâlihazırda protestocuların sivil ayağında öne çıkmış durumdalar.
Bakalım taleplerini nereye kadar götürebilecekler? Çünkü geçmişte
de benzer durum yaşandı ve ne yazık ki, dikiş tutmadı. 1985’te
bugünkü gibi, Savunma Bakanı General Abdurrahman Suvvar Ez-Zeheb,
kansız darbe ile Cafer Numeyri’yi devirmiş ve bir sene sonra,
1986’da seçimler yapılarak sivil hükûmet işbaşına gelmişti. Ancak
ülkede huzursuzluk bir türlü sona ermemişti. Nitekim bu tırmanmanın
sonunda, 1989’da Ömer el-Beşir’in başında olduğu 15 kişilik askerî
konsey yönetime el koymuştu.