İsmail Kapan Türkiye Gazetesi

Trump nerede, barış nerede!..

ABD Başkanı Trump’ın güya barışı temin etmek için bazı ülkelerin yetkilileriyle yaptığı tiyatral görüşmelerin altı hep boş çıkıyor. Bunun son örneği Kuzey Kore ile...

05 Mart 2019 | 4.134 okunma
ABD Başkanı Trump’ın güya barışı temin etmek için bazı ülkelerin yetkilileriyle yaptığı tiyatral görüşmelerin altı hep boş çıkıyor. Bunun son örneği Kuzey Kore ile Vietnam’da yapılan müzakereler oldu…
 
 
Aslında evvela şu soruyu sormak gerekiyor: Trump gidici mi, kalıcı mı? Bu sorunun cevabı oldukça önemli, zira son günlerde Amerikan medyası ve düşünce kuruluşlarında, Başkan Trump’ın nihai biçimde ipinin çekilmek üzere olduğu yolunda çok ciddi tartışmalar hüküm sürüyor… Son olarak Trump’ın eski avukatı ve bütün gizli-kapaklı işlerini yürüten adamı olarak bilinen Michael Cohen’in, Kongre’de verdiği ifadesinde Trump’ın bütün kirli çamaşırlarını ortaya dökmesiyle, impeachment (görevden azil için suçlama) sürecinin hız kazandığı ifade ediliyor. ABD Başkanının seçildiği günden beri peşini bırakmayan, Rusya ile ilişkiler konusunda da Cohen önemli şeyler söyledi. İfadesine göre, kampanya sırasında Trump seçimi kazanacağından emin olmadığı için şirketlerinin Rusya ile olan ilişkilerini devam ettirdi… Bilindiği üzere, bu konuda daha önce başlamış ve sürmekte olan bir soruşturma var. Bu soruşturmanın özel savcısı, eski FBI Direktörü Robert Mueller’in konuyla ilgili raporunu tamamladığı, ancak Trump’ın; istifa eden adalet bakanının yerine bakan yardımcısı vasıtasıyla, şimdilik bu raporun kongreye sunulmasını durdurduğu bildiriliyor. Velhasıl Trump iyiden iyiye sıkışmış bulunuyor ve bu durumdan kurtulmak için, dış politikada bazı önemli adımlar atmaya çalışıyor. Fakat şimdiye kadar dişe dokunur bir ilerleme kaydedemedi. En iyimser olduğu Kuzey Kore nükleer programı konusunda da, bir anlaşma yapamadan Hanoi’den eli boş döndü.
Trump da klasik “havuç-sopa” politikasıyla yol almaya çalışıyor. Kimine vaatlerde bulunarak, kimilerini tehdit ederek sonuç alabileceğini düşünüyor. Mesela Venezuela Başkanı Maduro’yu açıktan açığa tehdit ediyor. Öyle ki, bu ülkenin silahlı kuvvetlerini, darbe yapmadıkları için alenen tehdit ediyor!.. Pakistan yönetimini benzer şekilde tehdit ediyor. Gerekçe ise, teröre karşı yeterince iş birliği yapmaması… Oysa Trump ve ekibinin derdi başka. Pakistan’ın Çin’e yakın politikalar izlemesi, ABD’yi çıldırtmaya yetiyor da artıyor. O yüzden Keşmir Meselesini, Afganistan savaşını bahane ederek, bir şekilde cezalandırmaya çalışıyor. Trump’ın elinde sopa ile gezen Güvenlik Danışmanı John Bolton, bir gün İran’ı tehdit ediyor; ertesi gün İsrail ile sıkı iş birliğine girmekte isteksiz davranan Arap ülkelerine parmak sallıyor. Öyle ki, bu baskılardan Arap ülkeleri iyice bunalmış durumda. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Bunlar mı Kudüs’e sahip çıkacak?” diye serzenişte bulunurken son derece haklı… Zira Amerikan dayatması karşısında bocalayan Arap yönetimleri, “Eşeğe gücü yetmeyenin palana vurması” gibi, Filistinlilere baskı yapmaya kalkışıyor. Ve İsrail işgal ve zulmüne karşı, utanmadan; Filistinlilere dönüp, siz de fazla sesinizi çıkarmayın diye telkinde bulunuyorlar… Körfez ülkeleri böyle, Mısır ve hatta Ürdün aynı durumda! Ortamı bu şekilde terörize eden Trump, dünya ile alay edercesine, “Orta Doğu’da Yüzyılın Barış Planı” diye bir ucubeyi ortaya sürüyor. Ve bu sözde planın avukatlığını, Netanyahu’nun “kankası” olan kendi damadı Jared Kushner’e vermiş bulunuyor.
ABD elçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşırken, açılışta temsil görevini yine Yahudi damada vermişti… Trump Yahudi Lobisini kendi tarafında tutmak için, iki yıllık görevi sırasında her türlü atraksiyonu yapmaktan kaçınmadı. Ama hiçbirisi onu garantiye alamadı ve alamayacak. Trump görev süresi boyunca kendisini kovalayacak olan siyasi ve adlî soruşturmalardan kurtulamayacak gibi görünüyor. Dolayısıyla, “ORTA DOĞU’DA YÜZYILIN BARIŞ PLANI” kocaman bir yalan. Kudüs’ün yüzde doksanını peşinen İsrail’e vermeyi taahhüt eden bir plan işleyebilir mi? Bundan daha esnek bir barış planı, Bill Clinton döneminde işlemdi. Clinton’ın bütün çabalarına rağmen, 1993 Wye River ve 1999 Mısır Şarm el Şeyh’de imazalanan memorandumla devam eden müzakere sürecinde, dört temel konuda çözüm olmadığı için, anlaşma sağlanamamıştı. Bu dört temel konu şu idi: Filistin topraklarındaki Yahudi yerleşimciler meselesi. Filistinli mültecilerin geri dönüş konusu. Kudüs’ün statüsü ve suyun paylaşımı meselesi... Hâlihazırda İsrail Filistin topraklarında ha bire Yahudi yerleşimi yaptırıyor. Filistinlilerin geri dönüşünü ise hiç dinlemek bile istemiyor. Kudüs’ün statüsüne gelince, ilhak etmek için fırsat kolluyor. Su meselesi de bir felaket. İsrail, Filistinlilerin kendi topraklarında kuyu kazmasına müsaade etmiyor. Fakat kendisi Batı Şeria’da çok derin kuyular kazarak Filistin’in suyunu, dünyanın gözünün içine baka baka çalmaya devam ediyor!
Bu şartlar altında Filistin meselesinde bir çözüm, bir barış anlaşması asla mümkün değil. Hele hele Trump gibi birisiyle hiç mümkün değil. Trump nerede, barış nerede!..
Aslında evvela şu soruyu sormak gerekiyor: Trump gidici mi, kalıcı mı? Bu sorunun cevabı oldukça önemli, zira son günlerde Amerikan medyası ve düşünce kuruluşlarında, Başkan Trump’ın nihai biçimde ipinin çekilmek üzere olduğu yolunda çok ciddi tartışmalar hüküm sürüyor… Son olarak Trump’ın eski avukatı ve bütün gizli-kapaklı işlerini yürüten adamı olarak bilinen Michael Cohen’in, Kongre’de verdiği ifadesinde Trump’ın bütün kirli çamaşırlarını ortaya dökmesiyle, impeachment (görevden azil için suçlama) sürecinin hız kazandığı ifade ediliyor. ABD Başkanının seçildiği günden beri peşini bırakmayan, Rusya ile ilişkiler konusunda da Cohen önemli şeyler söyledi. İfadesine göre, kampanya sırasında Trump seçimi kazanacağından emin olmadığı için şirketlerinin Rusya ile olan ilişkilerini devam ettirdi… Bilindiği üzere, bu konuda daha önce başlamış ve sürmekte olan bir soruşturma var. Bu soruşturmanın özel savcısı, eski FBI Direktörü Robert Mueller’in konuyla ilgili raporunu tamamladığı, ancak Trump’ın; istifa eden adalet bakanının yerine bakan yardımcısı vasıtasıyla, şimdilik bu raporun kongreye sunulmasını durdurduğu bildiriliyor. Velhasıl Trump iyiden iyiye sıkışmış bulunuyor ve bu durumdan kurtulmak için, dış politikada bazı önemli adımlar atmaya çalışıyor. Fakat şimdiye kadar dişe dokunur bir ilerleme kaydedemedi. En iyimser olduğu Kuzey Kore nükleer programı konusunda da, bir anlaşma yapamadan Hanoi’den eli boş döndü.
Trump da klasik “havuç-sopa” politikasıyla yol almaya çalışıyor. Kimine vaatlerde bulunarak, kimilerini tehdit ederek sonuç alabileceğini düşünüyor. Mesela Venezuela Başkanı Maduro’yu açıktan açığa tehdit ediyor. Öyle ki, bu ülkenin silahlı kuvvetlerini, darbe yapmadıkları için alenen tehdit ediyor!.. Pakistan yönetimini benzer şekilde tehdit ediyor. Gerekçe ise, teröre karşı yeterince iş birliği yapmaması… Oysa Trump ve ekibinin derdi başka. Pakistan’ın Çin’e yakın politikalar izlemesi, ABD’yi çıldırtmaya yetiyor da artıyor. O yüzden Keşmir Meselesini, Afganistan savaşını bahane ederek, bir şekilde cezalandırmaya çalışıyor. Trump’ın elinde sopa ile gezen Güvenlik Danışmanı John Bolton, bir gün İran’ı tehdit ediyor; ertesi gün İsrail ile sıkı iş birliğine girmekte isteksiz davranan Arap ülkelerine parmak sallıyor. Öyle ki, bu baskılardan Arap ülkeleri iyice bunalmış durumda. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Bunlar mı Kudüs’e sahip çıkacak?” diye serzenişte bulunurken son derece haklı… Zira Amerikan dayatması karşısında bocalayan Arap yönetimleri, “Eşeğe gücü yetmeyenin palana vurması” gibi, Filistinlilere baskı yapmaya kalkışıyor. Ve İsrail işgal ve zulmüne karşı, utanmadan; Filistinlilere dönüp, siz de fazla sesinizi çıkarmayın diye telkinde bulunuyorlar… Körfez ülkeleri böyle, Mısır ve hatta Ürdün aynı durumda! Ortamı bu şekilde terörize eden Trump, dünya ile alay edercesine, “Orta Doğu’da Yüzyılın Barış Planı” diye bir ucubeyi ortaya sürüyor. Ve bu sözde planın avukatlığını, Netanyahu’nun “kankası” olan kendi damadı Jared Kushner’e vermiş bulunuyor.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekrem İmamoğlu doludizgin gidiyor!.. 19 Kasım 2024 | 1.136 Okunma Netanyahu’nun ağzı kulaklarında!.. 16 Kasım 2024 | 59 Okunma Donald Trump Başkan mı, “Süpermen” mi? 14 Kasım 2024 | 50 Okunma İslâm dünyası nasıl bir aksiyon alabilir? 12 Kasım 2024 | 127 Okunma Latin Amerika’dayız… 09 Kasım 2024 | 78 Okunma