ABD Başkanı’nın ipe sapa
gelmez politikaları, Orta Doğu’da ortamı fena hâlde geriyor.
İran’la gerilim iyice tırmanıyor. Nükleer program yeniden ortalığı
kızıştırırken, İsrail de ateşe benzinle
gidiyor…
Tam bir yıl önce, Donald Trump
damdan düşer gibi, İran’la yapılan nükleer program anlaşmasından
çekildiğini ilan ediverdi… Oysa bu, sadece ABD ile İran arasında
ikili bir anlaşma değildi. BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi
ve Almanya’nın (P5+1) dâhil olduğu çok taraflı bir anlaşma idi.
Gelgelelim Trump’ın uçuk politikalarında, böyle bir sorumluluk veya
uluslararası anlaşmalar hukukuna riayet gibi bir ‘incelik’ yoktu.
Oysa 2015 yılında imza altına alınıncaya kadar, bu anlaşma için ne
kadar da çaba harcanmıştı… Buna rağmen, anlaşmanın diğer imzacıları
Rusya, İngiltere, Fransa, Çin ve Almanya, bahse konu anlaşmaya
sadık kalacaklarını ve İran ile iş birliğini sürdüreceklerini ilan
ettiler. Fakat beri tarafta ABD, İran’ı köşeye sıkıştırmak için
hamle üstüne hamle yapmayı sürdürdü. Son olarak birkaç gün önce,
İran’a gözdağı vermek için bölgeye yeni bir uçak gemisi ve saldırı
gücü gönderdiğini ifşa etti. Aslında uçak gemisi 20 gün önce
Akdeniz’e giriş yapmıştı bile… Ekonomik ambargo sebebiyle zaten
iyice bunalmış olan İran, son bir yıl içinde diğer imzacı
devletlerden beklediğini de pek bulamadı. Üstüne bu da gelince
ister istemez, o da karşı hamle yapmaya yeltenecekti. Ve
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, altmış gün içinde; imzacı devletler
tarafından İran’ın haklarını koruyacak adımlar atılmadığı takdirde,
nükleer anlaşma konusundaki bazı yükümlülüklerini (Uranyum
zenginleştirmesini yüzde 3,67 seviyesinde tutmak vb.) yerine
getirmekten vazgeçeceklerini açıkladı. İran Devlet Televizyonu da,
bu konuda adı geçen ülkelerin büyükelçilerinin dışişleri
bakanlığına çağrılarak resmen bilgilendirildiğini
duyurdu.
Tam da bu noktada, Trump’ın en
önemli ortağı Netanyahu, tabii her zaman arkasında bulduğu Sam
Amca’nın desteğine dayanarak, şu tehdidi savurmakta gecikmedi.
“İsrail İran’ın nükleer silah edinmesine müsaade etmeyecektir!..”
Daha önce İran nükleer tesislerine gerçekleşen bazı siber
saldırılar ve kimi İranlı fizik mühendislerine yönelik suikastların
arkasında; “Küçük Amerika” pardon İsrail’in bulunduğu kuvvetle
tahmin edilmekle birlikte, bu konuda resmî bir suçlama gelmemişti.
İsrail, İran’a karşı böyle meydan okurken, pek tabii kendisinin
nükleer silahlara sahip olmasına dünyanın ses çıkarmamasını bir
güvence olarak görüyor… Hele şimdilerde Trump – Netanyahu ortaklığı
en vahşi biçimde sürerken, İsrail’de öz güven patlaması olmasın da
ne olsun! Trump Kudüs’ün statüsünü yerle bir edip, burayı İsrail’in
başkenti olarak ilan etti ve elçilik binasını da taşıdı. Arkasından
işgal altındaki Suriye’ye ait Golan Tepeleri’ni de peşkeş çekti.
Eh, Netanyahu da bütün bunlardan cesaret alıp işgal altındaki Batı
Şeria’yı ilhak etmekten bahsetmeye başladı. Zaten adam Trump’ın
sağladığı bonoslarla seçimi de kazandı. Senelerdir barış
görüşmelerini rafa kaldırmış olan Netanyahu, esas hedefine
yaklaştıracak fırsatı da yine Trump’ın eliyle yakalamak üzere. O da
kendisinin öteden beri karşı olduğu, hatta seçim vaadi olarak
İsrail halkına duyurduğu, (Filistin devletinin tamamen ortadan
kalkması…) Yani Trump’ın bir de utanmadan “Yüzyılın barış planı”
diye lanse ettiği Filistin’i imha planı. Bir önceki yazıda da
dikkat çektiğimiz üzere, Yahudi Damat Kushner şu sıralarda bu planı
Arap ülkelerine pazarlıyor. Gölge İsrail pozisyonundaki Birleşik
Arap Emirlikleri, Filistin Devleti’ni çoktan sattı bile. S.
Arabistan, Mısır ve Ürdün de teslimiyet politikalarında
berdevam…
Evet, Trump – Netanyahu’nun kirli
ortaklığı, Orta Doğu’yu büsbütün kan ve ateşe boğmak üzere. Tehlike
büyüdükçe büyüyor… Rusya Dışişleri Sözcüsü Peskov, İran’ın nükleer
taahhütlerinden vazgeçme sebebinin Amerikan baskısı olduğunu
söyledi. Ama bu neticeyi değiştirmiyor. İran’a uygulanan ambargodan
Türkiye de doğrudan etkileniyor. Sadece Türkiye değil tabii. Başta
bölge ülkeleri olmak üzere, İran ile ticaret yapan her devlet
etkileniyor ve etkilenecek. İşin en kötü tarafı, bütün bu şer
planları işlerken, Türkiye dışında kimseden doğru dürüst bir tepki
bile gelmiyor. Vaziyet bu derece vahim yani! Son bir sene içinde,
İran ile nükleer anlaşmaya imza atan ABD dışındaki beş devlet,
anlaşmanın dibine dinamit koyan Trump yönetimine üzüntülerini
bildirmekten başka bir şey yapamadı. Bu demektir ki, bundan sonra
da netice alınacak bir adımı kimse boşuna beklemesin. ABD İran ile
gerilimi hangi noktaya kadar tırmandırır? İsrail’in buna dahli ne
olur? Bunları zaman gösterecek. Ama tehlikenin büyüklüğü şimdiden
apaçık ortada…