Amerikan medyası
günlerdir, sızdırıldığı iddia edilen CIA raporuna dayanarak, Cemal
Kaşıkçı'nın, Suud Veliaht Prens'in emriyle öldürüldüğünün ayan
beyan ortada olduğunu işliyor. Lakin Trump…
ABD Başkanı Trump’ın daimi
sloganı olan, “Önce Amerika – America first”, artık daha net
biçimde esas manasına kavuşmuş bulunuyor… Trump muhalifi çevreler,
bu sloganı bütün etik değerlerden soyutlayarak, “Her şeyden önce
para – Money First” biçiminde dönüştürdü! Donald Trump’ın geçmişi,
ticaret ahlakı ve hayata bakışı vs. aslında bu gerçeği teyit
ediyor. Gelgelelim Trump, artık yalnızca zenginliği hayli şaibeli
bir iş adamı değil, dünyanın hâlâ en güçlü devleti olan ABD’nin de
başkanı… Suudi Arabistan veliaht Prensi M. bin Selman’ın geçen mart
– nisan aylarında bu ülkeye yaptığı üç haftalık ziyareti
hatırlayınız. Özellikle Trump’la Beyaz Saray’daki görüşmesini.
Hatırladınız değil mi? Hani Trump elindeki kartona çizili grafik
üzerinden Suudi Arabistan’a satılacak (parası garanti!) silahların
dökümünü, kameralar karşısında izah ediyordu. Bir taraftan da o
grafik tablosunu M. bin Selman’ın eline vermek istiyordu. Beriki
ise parayı ödemekte sıkıntısı olmayan tüccar edası ve özgüveni
içinde, mütebessim bir çehreyle hem poz veriyor hem de çaktırmadan
kenarda durarak o tabloyu eline almamaya özen gösteriyordu… Evet,
evet şimdi daha iyi hatırladınız. Bilmem kaç yıllık bir zaman
aralığı içinde tahakkuk edecek, S. Arabistan ile ABD arasında 317
milyar dolarlık anlaşma (Bunun aslan payı silah satışı içindi)
yapılmıştı ve bundan dolayı Trump’ın memnuniyeti yüzünden
fışkırıyordu…
Şimdi biraz daha yakın tarihe
gelelim. 3 Ekim 2018’e. Yani gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürüldüğü
2 Ekim’den bir gün sonrasına. Trump Kongre ara seçimleri için
Mississippi eyaletinde, partisinin seçim çalışmalarında konuşuyor
ve şunları söylüyor: “Kral Selman’ı severim. Ona dedim ki, bak
Kral, biz seni koruyoruz. Biz olmasak, iki haftaya burada
olmayabilirsin. Kendi ordunu kendin ödemelisin, ödemeye mecbursun…”
Hayırdır, ödemede bir sıkıntı mı vardı? O gün, henüz Kaşıkçı’nın
öldürüldüğü resmî olarak kesinleşmemiş, fakat ortalık yıkılıyordu.
Bu olayla ilgili olarak kendisine bilgi verilmemiş olması
düşünülebilir mi? Yoksa yukarıdaki cümleler, bu olayın varacağı
nokta konusunda S. Arabistan Kralı’nın kulağına kar suyu kaçırmak
mıydı? Her neyse. Geçen bir buçuk aylık zaman zarfında Trump,
Kaşıkçı cinayeti konusunda hep yalpa yaptı. Genel olarak bu ülkeyle
yapılan büyük meblağlı anlaşmanın tehlikeye girmemesi için
ilişkileri dikkatli biçimde yürüteceklerini tekrarladı. Bu arada
gelen baskılar karşısında da mecburen cinayetle ilgili temas
çalışmaları da başlattı. S. Arabistan cinayeti resmen itiraf edip,
şüpheli on sekiz kişi hakkında soruşturma başlatınca, ABD Başkanı
da buna göre söylem değişikliğine gitme ihtiyacı duydu. Netice
olarak Kaşıkçı cinayetiyle ilgili ses kayıtlarını dinlemek
istemediğini, çünkü çok korkunç ve kötü bir şey olduğunu ifade
etti. Eski CIA Başkanı şimdiki Dışişleri Bakanı Pompeo, bu olayı
konuşmak üzere Türkiye’ye geldiğinde bir başka gerekçe ile dinlemek
istememişti. Zira Trump’ın yüreğinin kaldıramayacağı birçok ses
kaydını, meslek icabı dinlemiş olsa gerekti!.. Ama o,
tarafsızlığına zarar gelmesin istedi! Onun yerine, yeni CIA patronu
Bayan Haspel dinledi!
Trump’ın son olarak geldiği yer
şurası: Her ne kadar, CIA raporuna göre; her şey “ayan beyan –
Blindingly Obvious” ortada ise ve de Trump bile, Prens M. bin
Selman’ın cinayetle ilgili bilgisinin olabileceğini telaffuz etmiş
bulunsa dahi, S. Arabistan’la sarsılmaz ortaklığı devam ettirmek
azminde. Bunu dillendirirken Kongre için de açık kapı bırakma
ihtiyacı duyuyor. Bazı Kongre üyelerinin (Ki, bunların içinde
Cumhuriyetçi Senatörler de var…) olaya başka açıdan baktığını ve
farklı yerlere götürmek istediklerini, bunda da serbest olduklarını
söylüyor. CIA eski Başkanı John Brennan “Trump’ın sahtekârlıkta
sınırları aştığını ifade ederek, Kongre’nin CIA raporundaki
bilgiler çerçevesinde, kapalı bir toplantı yapması gerektiğini
söyledi. Yani, Başkan’ın şüphesiz paradan beslenen, Suudi
Hanedanlığına olan dostluk ortamı dikenlerle dolu!.. Bakalım
“sarsılmaz ortaklık” hangi şartlarda ve ne oranda sürdürülebilecek?
Trump, dostlarına seslenerek, “Haydi petrol fiyatlarını biraz daha
düşürelim” diyor. Burada hedef Rusya ve İran’ı biraz daha sıkıntıya
sokmak tabii… Lakin Kaşıkçı cinayeti konusunda, dünyadan ve ABD
kamuoyundan yükselen tepkiler, petrol fiyatlarının inip çıktığına
endeksli olmayacak. Zira Trump kabul etmese de, her şey para
değil…
Bir dönem Somali göçmen
kamplarında yaşamış olan, ABD Kongresinin ilk Müslüman başörtülü
kadın temsilcisi Ilhan Omar; çok manidar bir tweet atarak, Trump’ın
parayı etik değerlere tercih eden tutumunu kınadı. Şöyle diyor
bayan temsilci; “Başkanımız bir kere daha ahlaki pusulanın satın
alınmayacağını ispatladı. Öte yandan S. Arabistan ise bir başkanın
satın alınabileceğini ispat ediyor!..”