Malum klişeyi pek sık duyarız. “Savaşın kazananı, barışın kaybedeni yoktur!” Acaba tam olarak böyle midir? Bazen kazanan taraf da, o derece ağır hasar alır ki, Pirus Zaferi gibi kaybetmekten beter olur!
Ukrayna savaşında 4. yıla girildi, ama bu süreci en az 21 yıl daha geriye götürmek gerekir… Yani işlerin bu raddeye geleceği çeyrek asır önceden belli idi. Sovyetler Birliği 1991’de resmen dağıldıktan sonra, Batı Bloku beklediği fırsatı yakalamıştı. Artık tarihe karışan, NATO’nun eski rakibi Varşova Paktı’nın üyeleri, Baltıklardan başlamak suretiyle üçer-dörder partiler hâlinde Kuzey Atlantik Paktı’na alınmaya başladı. Bu duruma içerleyen ancak kolunu kanadını kıpırdatacak hâli olmayan Rusya’ya da, bir nevi sus payı olarak “BARIŞ İÇİN ORTAKLIK” adıyla, ikincil bir statü verir gibi yaptılar. Bu arada NATO yıllar içinde, eski Demirperde ülkeleriyle onuncu kez genişlemesini gerçekleştirdi… ABD ve AB, Rusya’nın arka bahçesinde renkli devrimler peşinde koşmaktan vazgeçmeyince, Moskova sert gücünü çok net biçimde gösterdi. 2003 yılında Gürcistan’da...