Son üç ayda yaşanan üç ayrı helikopter kazasında, 32 can verdik. Bu kadar sık vuku bulan kazaların mahiyeti, sebepleri ve yeterince tedbir alınıp alınmadığı üzerinde düşünmemiz gerekiyor…
Türkiye 1984 yılından beri bölücü terör örgütüne karşı çok yoğun bir mücadele veriyor. Aslında bu tarihi bir on yıl daha geriye, 1974 senesine kadar götürmek daha doğru olur. Demektir ki, tam 43 yıldan beri ülkemiz; uçak ve helikopterlerin çok kesif biçimde kullanıldığı, hemen her gün ve her saat hava harekâtı icra ediyor. Belki de bu kadar uzun süreli, bu derece yoğun ve çetin antiterör operasyonlarını gerçekleştiren başka devlet yoktur!.. Peki, irili-ufaklı binlerce askerî harekât tecrübesine, âdeta her gün fiilî çatışma ortamında tatbikat yaparcasına zengin bir pratiğe sahip Türkiye’de, bu türden elim kazaların yaşanmasını nasıl izah edebiliriz? Eğitim eksikliği mi, donanım yetersizliği mi, dikkatsizlik mi, tedbirsizlik mi? Yoksa bütün bunların toplamı mı? Nerede eksiğimiz, yanlışımız var? Bunca can kaybı, bunca yürek acısı yaşıyoruz. Bunu kısmen de olsa önlemenin, azaltmanın yolu yok mudur?
Bakınız mart ayı başlarında, Eczacıbaşı Holding’e ait bir helikopter İstanbul Beylikdüzü’nde düştü ve yedi kişi hayatını kaybetti. Kazanın ilk sebebi yoğun sis olarak açıklandı. Nihai rapor açıklanmadığı için, sivil helikopterin o bölgedeki bir kuleye çarpıp düşmesi konusu hâlen açıklığa kavuşmuş değil. Nisan ayı ortasında Tunceli’de Sikorsky tipi bir polis helikopteri düştü. İçinde bulunan hâkim, polis ve asker, toplam 12 kişi şehit oldu. Orada da sebep olarak, yoğun sisten dolayı dağa çarpma açıklaması yapıldı. Kesin raporun açıklanması bekleniyor. Üç gün önce bu defa Şırnak Şenoba’da, Cougar tipi bir askerî helikopter, kalkıştan üç dakika sonra yüksek gerilim hattına çarparak düştü ve biri tümgeneral olmak üzere, 13 kahraman askerimiz şehit oldu… Son iki gündür bu şehitlerimizin yakınlarının feryatlarını gözyaşı içinde izliyoruz. Böyle elim olaylardan sonra ilgili ilgisiz her kafadan farklı ses çıkıyor. Bilerek-bilmeyerek herkes kendince bir yorum yapıyor. Elbette hariçten gazel okuyanların söylediklerinin bağlayıcılığı yok. Lakin toplum üzerinde bu söylenenlerin de etkisi muhakkak oluyor. Malumunuz fısıltı gazetesi her zaman en yüksek tiraja sahiptir!.. Dolayısıyla bu gibi hadiselerde, ilgili ve yetkili makamların gecikmeden; doğru ve yeterli açıklamalar yapması, yalan-yanlış bilgilerle insanların zihinlerinin karışmasını önler. Bu gerekli olan bir şeydir.
En önemli mesele tabiatıyla bu elim kazaların sebeplerinin irdelenmesi ve buralardan çıkarılacak derslerle, başka benzer kazaların vukua gelmesinin önüne geçmektir. 1993-2014 yılları arasında meydana gelen 19 ayrı helikopter kazasında (Bu helikopterlerin Sikorsky tipi olduğu belirtiliyor) toplam 103 şehit vermişiz. Son 25 yılda elektrik telleri veya alçak uçuş sırasında, ağaç veya binaya çarpmak suretiyle meydana gelen helikopter kazalarında 34 asker şehit olmuş, 9 kişi de yaralanmış… Bazen küçük meblağlarla sağlanabilecek sistemlerle büyük can kaybını önleyecek kaza ve sabotajları önlemek mümkündür. Mesela yol kenarlarına, teröristlerce döşenen bombalı tuzakların tespiti için, bu türden cihaz ve sistemlerin varlığı biliniyor. Manisa’da, 300 küsur insanımızın hayatını kaybettiği kömür madeni kazasından sonra yapılan açıklamalarda, birkaç yüz dolarlık bir cihazla, gaz sıkışması veya grizu patlamasının pekâlâ önceden tespit edilmesinin mümkün olduğu duyurulmuştu!.. Ba’de harabil Basra!.. Şırnak’taki feci helikopter kazasından sonra da, HETS (Helikopter Engel Tespit Sistemi) tekrar gündeme geldi. Rivayete göre, daha önce bu konuda ihaleye çıkılmış, ancak çeşitli sebeplerle süreç sonlandırılamamış. Bu kadar hayati bir meselede, acaba daha hızlı ve sonuç alıcı biçimde hareket edilemez miydi? Hiç olmazsa, bundan sonrası için daha fazla gecikmeden sistem temin edilmeli ve helikopterlere monte edilmeli!
Sadece Şırnak’taki kazada maruz kaldığımız kayıpların büyüklüğünü ve bunun telafisini düşünelim… İnsani olarak acımız büyük. Bunun telafisi mümkün değil. Bir de bu insanların yetiştirilmesi için sarf edilen emek ve harcanan zamanı hesaplayalım… Evet, tedbir!.. Eskiden Türkiye gazetesi, trafik kazası haberlerinin yanına şu klişeyi koyardı:
“Vatandaş! Kaderde ne ise o olur. Kaderde olanlar bir sebeple yaratılır. Trafik kazalarında sebep dikkatsizliktir. Sebebe yapışmak, dikkat etmek lazımdır. Tedbir almak da kaderin icabıdır.”
Öncelikle sebeplere yapışmak lazım!