Kimse düşlemedi düşünde beni. “Düşünde düş düşleyen düşsel bir düşçü” demişti şairin biri. O düşçünün bile düşüne girmedim. Bir kez bile düşlemediler beni. Beni kimse düşlemeyince yalnız değil, düşsüz kaldım. Hatırlamaktan ve ıssızlıktan, uzaklıktan ve korkudan yapılmış bir çölün ortasında vaha arayarak ömür tüketmektense oturup kalmayı ve öylece unutulmayı seçtim.
Anlamazsınız siz.
Aralık kalmış bir kapıya benziyorum ben. Ne tam açık ne tam kapalı… Ne ışığın aydınlığını bütünüyle süzebiliyorum odaya ne mevsimin soğuğunu sızdırmamaya yetiyor gücüm. Hem merak ediyorum orada, odanın dışında konuşulanları duymayı hem bütünüyle kapatmak istiyorum kendimi bütün seslere. İkisini de başaramıyorum. Beni yavaşça açmak istediklerinde zorluk çıkarıyorum bunu yapmak isteyene. Ve direniyorum bütünüyle kapatmayı arzulayanlara. Böylece yaşamımın kendisi, aralığımın da kendisi oluyor. Eksik değil eksiltilmiş....