“Öyle demiş adam mahşer günü. Cehennemliksin demişler buna. Bu da cehenneme doğru çaresiz yürürken kafayı yukarı kaldırıp ‘böyle beklemiyordum’ demiş. Onun üzerine kurban olduğum Allah ‘o kulumu cennete götürün’ demiş. Bakın buna hadis de derler ya ben bilmem. Zaten bilsem âlim olurum. Ama hikâyenin ne dediğine kulak verdim ben hep.”
Sanki geride bıraktığı, kaçırdığı yılları telafi etmek için acelesi varmış gibi nefes nefese, soluk soluğa anlatıyordu.
“Peki, bunları nerede anlatıyordu?” diye sorsam size “cami gölgeliği, çay ocağı, çay bahçesi” cevapları gelir peş peşe. Haklı da olursunuz bu cevapları vermekte. Çünkü insanın zihni, konuşmaya kolaycacık bir mekân belirlemekte mahirdir. “Haklı olursunuz” dedim tabii de, “bildiniz” demedim.
Yanımda oturan arkadaşım laf olsun diye sordu. Öyledir o....