Ortalığı kasıp kavuran, hakkında olumlu-olumsuz bir sürü şey yazılan Susamam şarkısı yayınlandığında geleneksel Buruciye Şiir Akşamları’na katılmak üzere Sivas’a doğru yoldaydım ve elimde tekrar okuduğum bir kitap vardı. Yeni çevirisi Ketebe Yayınları’ndan şu yakınlarda çıkan Saraybosna Blues. Semezdin Mehmedinoviç imzalı bu modern başyapıt, “savaşın içinden” yazılmış bir eser.
Peki ama Susamam’ın Saraybosna Blues’la ilgisi ne? Anlatmayı deneyeceğim.
Önce kitabın “Fotoğrafçılar” yazısından bir alıntı yapayım: “Saraybosnalı fotoğrafçılar -yurtdışından gelen maaşlarını gazete, haftalık yayınlar veya sanat dergilerinden alarak ölüm ticareti yapan meslektaşlarının aksine- bu şehrin tek tarihçileridir. Aldıkları görev, bizde çok nadir görülen entelektüel bir ahlakla işaretlenir.”
Çok mu dolaylı oldu? O zaman bir başka paragrafla açayım meseleyi: “Herkes diyorum, ama ilk önce sessiz kalan, Saraybosna gecelerinde saklanan, en azından şehirleri bombalarla yerle bir etmenin doğru olmadığını söyleme ahlaki zorunluluğundan kaçan entelektüellerden bahsediyorum.”
Soru budur şu noktada değil mi? “Susamam, o ahlaki zorunluluktan kaynaklanan bir çağrı, bir çığlık değil midir?”
Cevapsa maalesef ve ne yazık ki şu: Hayır!