İsmail Kılıçarslan Yeni Şafak Gazetesi

Bataklığı kurutmak

Bugün niyetim bu konuyu açmak değildi. Aslında doğalgaza, çaya, şekere, tütüne, Ankara ve İstanbul’da ulaşıma gelen dev gibi zamlar üzerinden “alt-orta sınıf sıkışmasını”...

03 Eylül 2019 | 606 okunma

Bugün niyetim bu konuyu açmak değildi. Aslında doğalgaza, çaya, şekere, tütüne, Ankara ve İstanbul’da ulaşıma gelen dev gibi zamlar üzerinden “alt-orta sınıf sıkışmasını” yazacaktım. Hatta eli artırıp Milli Eğitim Bakanlığı’nın tüm çaba ve denetimlerine rağmen okul kayıtlarında alınan paralarla fahiş fiyatlarla satılan ve tek yerden alınması zorunlu “okul kıyafeti rezilliği”ni kaleme alacaktım.

Ne alıkoydu beni bundan? Dün görüp, işte bu yazıyı yazmaya başlayana kadar beni perişan eden bir haber.

Haber kabaca şu: Ümraniye’de Fıkıh Derneği isimli ne idüğü belirsiz bir yapının açtığı Kur’an kursunda 6 öğrenci 3 eğitmen hakkında “tecavüz beyanı”nda bulunmuş. Dahası bu 3 eğitmenin mağdur ettiği öğrenci sayısının 25 civarı olduğu düşünülüyor. İlk mahkemede “suçumuz yok” diyen eğitmenler tutuklanarak hapse konulmuşlar. Savcılık 150 yıl ile 25 yıl arası değişen cezalar istiyor sanıklara.

Şurasından başlamak şart: Yanılmıyorsam 2005 yılında “sivil toplum alanının genişlemesi” için değiştirilen dernekler yasasının defolarından biri bu durum öncelikle. Yasa kolaylaşınca kumar oynanan hemşehri derneklerinden kapı kapı Atatürk takvimi satan merdiven altı derneklere, halkımızın iyilik duygusunu sömürme odaklı çalışan engelli derneklerinden din istismar eden tüccarların kurduğu derneklere kadar bir sürü “kötü niyetli oluşum” çıktı ortaya. Gelinen noktada Dernekler Masası’nın bunca derneği denetlemesinin neredeyse imkânı yok. Zira böyle bir çalışan kapasiteleri yok.

Elimizdeki örnekten hareket edelim. Fıkıh Derneği denilen oluşum Ümraniye’de tuttuğu bir binanın bir odasına birkaç ranza atıp burayı Kur’an kursu olarak işletebiliyor. Kur’an kursu açma izninin süreçlerini yerine getirmek zorunda değil. Ne Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ne de Diyanet’ten izin alma zorunluluğu var. Çünkü “dernek faaliyeti” kapsamına giriyor bu. “Kaçak” kavramı da burada giriyor devreye işte. Eh, dernek olunca civar esnaftan makbuz karşılığı para toplama işine de girmek mümkün. Ve yine eh, “gaye Allah rızası” deyince hayırsever esnafımız da akıtıyor parayı. Kurarsan güzel tezgâh yani…

Dahasını da söyleyeyim. Türkiye’de “ana yapılar” dediğimiz dini-İslami yapılar bellidir. Bu yapıların devletle çatışarak, kanunu pas geçerek, insanları dolandırarak iş tutmadığını da hemen hepimiz biliriz. Böyle yapmayanlar ise zaten “ana yapılar”ın içinde değildir. Üçkâğıt peşinde aşağılık-rezil tacirlerdir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
O sınırın nerede olduğunu bulsak mı? 19 Kasım 2024 | 275 Okunma Bir kapı nereye açılır? 17 Kasım 2024 | 199 Okunma Benzersizlik anlatısı ya da senden sekiz buçuk milyar daha var 16 Kasım 2024 | 1.055 Okunma Bir teklif: Türkiye’nin küresi 12 Kasım 2024 | 271 Okunma Bir bavula ne yakışır en çok? 10 Kasım 2024 | 264 Okunma