İsmail Kılıçarslan Yeni Şafak Gazetesi

Bazı filmler, bazı meseleler

Geçtiğimiz on günün hemen hemen yarısını evde, deri altı enfeksiyonuna bağlı ateşle mücadele ederek geçirdim. Benim gibi yetişkin hiperaktivitesi ile malul biri için bunun ne denli zor ve sıkıcı...

03 Nisan 2018 | 531 okunma

Geçtiğimiz on günün hemen hemen yarısını evde, deri altı enfeksiyonuna bağlı ateşle mücadele ederek geçirdim. Benim gibi yetişkin hiperaktivitesi ile malul biri için bunun ne denli zor ve sıkıcı olduğunu anlatmama bilmem gerek var mı?

O zorluğu filmler ve belgesellerle aştım bir bakıma. Ve hayır, kimi aylardır listemde olan, kimine yeni tesadüf ettiğim bu filmleri size anlatarak yazı kotarmak niyetinde değilim. Bir takım meseleleri bir takım filmler üzerinden anlatmayı deneyebilirim fakat. Yapabilirim bunu.

Amsterdam’da yaşayan Faslı bir kızın bir DAEŞ hücresine katılmasını anlatan Layla M. ile başlayalım. Belki günün birinde cesaretimi toplayıp babamın halasının oğlu Yasin’in DAEŞ’e nasıl katılıp nasıl öldüğünü anlatabilirim diye düşünürken çıktı karşıma bu film. Sıradan bir Müslüman bireyin nasıl olup da DAEŞ’e katıldığı sorusu, kabul edelim, ilginç bir soru. Fakat bu soruyu daha da ilginç hale getiren şu: Sıradan bir Müslüman birey DAEŞ’e katıldığında gördükleri onu ne hale getirir? Ve belki de daha önemlisi şu: DAEŞ’e katılan biri için bu hatadan geri dönüş var mıdır?

Hep söylüyorum, yine söyleyeceğim. İnsanın, o biricik varlığın öyküsünün peşine düşmezsek dünyayı anlamlandırmak imkânsız hale geliyor. DAEŞ’i oluşturan sosyoloji uzaydan gelmedi. Üstelik bu sosyoloji, DAEŞ’i kurup yönetenlerden bağımsız olarak ilerleyen bir şey. DAEŞ’in zayıflaması, hatta ortadan kalkması bu sosyolojinin de ortadan kalkacağı anlamına gelmiyor.

Bilhassa merkez Avrupa’daki ırkçılık ve İslamofobi’nin bu sosyolojiyi oluşturduğu artık sır değil. Bizim gibi ülkelerde ise “cennet kısa yolu” olarak adlandırdığım bir mekanizma işledi DAEŞ konusunda. “Kısa yoldan cennete gidip 1 milyon huriyle gününü gün mü etmek istiyorsun? O halde birkaç kâfir öldür ve bunu yaparken şehit düş” mottosuyla karikatürize edebileceğimiz bir vaatler silsilesiyle Üsküdar’dan, Fatih’ten, Konya’dan, Adıyaman’dan, Yozgat’tan adam devşirildiğini gördük, biliyoruz.

Hem merkez Avrupa’nın Müslümanlara bakışı değişmez hem de dinden diyanetten uzak gençler şehitliği bir “çamaşır makinesi” olarak görmeye devam ederlerse küresel emperyalizm değil DAEŞ’i, DAEŞ’e rahmet okutabilecek terör örgütlerini dahi hayata geçirebilecek vasata her zaman sahip olacaktır.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Mustafa Kemal’in askeri değil Türkiye’nin leşkeriyiz 23 Kasım 2024 | 179 Okunma O sınırın nerede olduğunu bulsak mı? 19 Kasım 2024 | 276 Okunma Bir kapı nereye açılır? 17 Kasım 2024 | 199 Okunma Benzersizlik anlatısı ya da senden sekiz buçuk milyar daha var 16 Kasım 2024 | 1.055 Okunma Bir teklif: Türkiye’nin küresi 12 Kasım 2024 | 271 Okunma