Soğuktu. Aslında soğuk değildi ama bu anlatacaklarımı anlatmak için “soğuktu” kelimesinin bana iyi bir giriş cümlesi sağlayabileceğini düşündüğüm için öyle başladım.
Soğuktu. Aslında soğuk değildi ama bu anlatacaklarımı “soğuktu” kelimesinden daha iyi ifade edebilecek bir kelime bulamadım.
Hemingway’den ödünç alarak şöyle de başlayabilirdim anlatmaya: “Bir çift bebek ayakkabısı, hiç kullanılmamış.”
Soğuktu. Sokağın köşesinden odasının ışığını seyrediyordum. Henüz gözlerinin içine hiç bakmamıştım. Gözlerinin içine bakarsam, gözlerindeki neyse onun ışığı söndüreceğini, öldüreceğini hesap ediyordum.
Soğuktu. Her gece, gözlerinde aramadığım o ışığı odasının ışığında bulmaya çalışarak avutuyordum kendimi.
“Bir çift bebek ayakkabısı, hiç kullanılmamış” derken yakalıyordum kendimi sürekli. “Düzensiz atan bir kalp, hiç girilmemiş” diyordum bazen de. Kalbim düzensiz, hayatım düzensiz, gecem-gündüzüm düzensizdi. Sadece o odada, o solgun ışıkta bir düzen buluyordum. Işık beni kendimden kaçırıp yine kendime getiren bir yolculuk vadediyordu.