Gazze soykırımı 200. gününü geride bıraktı. Öyle inanıyor, hatta artık öyle biliyorum ki bu 200 gün dünyayı “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, dahası olmamalı” denilen bir noktaya ulaştırdı.
Çok konuşuldu, çok yazıldı ama bir daha hatırlatmakta fayda var. Gazze’deki soykırıma devam edebilmek için dünyada uzun süredir biriktirdiği halkla ilişkiler sermayesini yerle bir etmekten çekinmeyen İsrail ve Siyonizm, bir kez daha başta Yahudilik olmak üzere sahip olduğu her şeyi bir “var oluş mücadelesi”ne teslim etti. Açık konuşmak gerekirse şimdi ve şu anda (tabii varsa) kazandığı mevziler, İsrail’in de, Siyonizm’in de kesin bir kaybedişle kaybedeceği gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Tabii, insanlığın açıklıkla cevabını vermesi gereken soru ise şu: Mutlaka kaybedecek olan İsrail’in “şimdilik kaybetmemesi” için dünya hangi bedelleri ödemeye devam edecek?
Gazze soykırımının ortaya çıkardığı bir başka gerçek daha var. O da “dünyanın devam etmesine duyarlı insanlar”ın varlığını her şeye rağmen ortaya koymadaki ısrar ve çabası. Bu, “üretilmiş duyarlılıklar dünyası” için yeni ve şoke edici bir rahatsızlık biçimi olarak tam orta yerde duruyor.
Tam olarak şunu demek...