İsmail Kılıçarslan Yeni Şafak Gazetesi

Bir zillet hikayesi

20. Yüzyıl'ın uzun sayılabilecek tarihi Müslümanların temsili bakımından iki ayrı insan tipi çıkardı ortaya. Birincisi, şartlar ne olursa olsun Müslümanların izzet ve şerefini korumak üzere hareket...

08 Ağustos 2017 | 593 okunma

20. Yüzyıl'ın uzun sayılabilecek tarihi Müslümanların temsili bakımından iki ayrı insan tipi çıkardı ortaya. Birincisi, şartlar ne olursa olsun Müslümanların izzet ve şerefini korumak üzere hareket edenler, ikincisi emperyalist efendilerinin çanağını yalayarak hayatta ve ayakta kalınabileceğini zannedenler.

Birinci tip, Müslümanların kendi inançları, hayatları, ülkeleri, diğer Müslümanlar ve en nihayet gelecekleri hakkında kendi başlarına, müstakil olarak, müdahalesiz şekilde kararlar almaları gerektiğini savundu hep. Bunun yolunun da büyük oranda Müslüman toplulukların siyasi ve askeri bakımdan güçlü organizasyonlara sahip olmalarından geçtiğini düşündü.

20. Yüzyıl boyunca ortaya çıkan kitlesel İslami hareketlerin tarihi bir bakıma bu ‘müstakil olarak güçlü olma’ dileğinin de bir tarihidir. Türkiye’de adı Milli Görüş, Mısır ve bazı başka ülkelerde İhvan-ı Müslimin, Pakistan ve Bangladeş gibi ülkelerde ise Cemaat-i İslami oldu bu kitlesel, silahsız İslami hareketlerin. 

Yetişmiş kadrolara sahip olmak, siyaseten güçlenmek, ekonomik olarak bağımsız olabilmek, İslam birliğini sağlamak, terörizmle arasına mesafe koymak gibi temel ilkeler üzerinden benzer nitelikler taşıyan bu İslami hareketler birbirleriyle yakın ilişkiler kurup gerektiğinde birlikte hareket edebilme kabiliyeti kazanmak için de epey emek sarf etti.    

Müslüman halk, yani en genel manada ümmet arasında belirli bir teveccüh kazanan bu hareketlerin karşısına hep o ikinci tip dikildi ve şöyle dedi: Mesele senin bildiğin gibi değil. Zayıfız, gücümüz yok, eğer bir emperyal odağın kuyruğu olmazsak ayakta kalamaz, paramparça oluruz. Şimdilik kaydıyla modern dünyanın bir parçası olmalı ve Batı'nın ortaya koyduğu değerleri benimsemeliyiz. 

Bu çarpık bakış giderek İslam ülkelerinin zillet içerisinde, zavallı, aşağılık kompleksiyle malul, kurtuluşun tek yolunun efendisine benzemek olduğunu düşünen ‘gönüllü köleler’ eliyle yönetilmesini sağladı.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Mustafa Kemal’in askeri değil Türkiye’nin leşkeriyiz 23 Kasım 2024 | 179 Okunma O sınırın nerede olduğunu bulsak mı? 19 Kasım 2024 | 276 Okunma Bir kapı nereye açılır? 17 Kasım 2024 | 199 Okunma Benzersizlik anlatısı ya da senden sekiz buçuk milyar daha var 16 Kasım 2024 | 1.055 Okunma Bir teklif: Türkiye’nin küresi 12 Kasım 2024 | 271 Okunma