Namazda da kullanılan kahverengi bir yün takke, açık gri kırçıllı ve nedense kendisine bir beden büyük gelen bir takım elbise, lacivertten maviye bir gömlek, pembeden kırmızıya parlak bir kravat ve aynı parlaklıkta bir cep mendili, altın renkli bir kravat iğnesi, siyah kumaştan bir yelek ve olmasa bütün bu manzaranın tamamlanmayacağına ikna olduğum büyük boy bir bond çanta.
Yaşı yanılmıyorsam 65 civarı. “Kusuruma bakma, dinelemiyom da, şoradan araya girsem” demesinden anladığım kadarıyla da ya Yozgatlı ya Kırşehirli.
Ankara’dan İstanbul’a gidecek bir uçağın yolcu sırasında Orta Çağ’dan beri istifini bozmadan duran bu adamın hikâyesini düşündüm.
Fakat hikâyesini söktürmeden önce dank etti. Orta Çağ’dan beri istifini bozmadan duran bu adam artık hayatımızda yok. Yendiler onu. Anadolu’nun küçük...