Hırbo, biliyorsunuz argoda “aptal, sersem, salak, ahmak, alık ve kaba saba” kelimelerinin tamamını karşılayan şahane bir sözcük. Zaten argo böyledir. Pek çok kelimeyle anlatmak zorunda olduğunuz bir tipi, bir olayı, bir durumu tek sözcüğe indiren eşsiz bir “üst dil”dir. “Dangalak” mesela. Birine “dangalak” dediğinizde ne kastettiğiniz çok açıktır, hem sizin hem de “dangalak” tanımına muhatap olan için.
Şoför argosu ile büyüdüğüm Ankara yıllarımdan armağandır bana “hırbo” kelimesi. Zaman zaman tam yerine denk geldiğinde kullanmaktan büyük bir zevk aldığım da doğrudur. Ve inanın bana, bugün tam yerine denk geldi.
Yazıya konu hırbolar, kendilerini Z Kuşağı denilen zıpçıktılığın en nadide temsilcileri sayan sokak söyleşicileri. Seçim yaklaştıkça çalıştıkları partilerin genel merkezlerine hatırı sayılır faturalar kesip, yanlarına bir kameraman, ellerine bir mikrofon alıp güya sokağın nabzını tutuyor bu hırbolar.
Ama ne tutma. Dinozorların Hz. Nuh’un gemisinden düşmemek için geminin iskele tahtalarını can havliyle tutmaları da öyle değil.
Bu hırbolarda ne nezaket, ne mesleki bilgi, ne işlerine özen, ne konuşma âdâbı var. Hiçbirinden nasipleri yok. Varsa...