Ne dediğimin bilincindeyim. Bugün önümüze “hayvan sevgisi” olarak paketlenerek sunulup konulan şey tamı tamına bir “kapitalist davranış bozukluğu”dur. Bütünüyle endüstriyel bir hikayedir ve ne hayvanlarla ne de sevgiyle ilgisi vardır.
Ve ne yazık ki Eslem kızımızın köpeklerce parçalanarak öldürülmesi bu endüstri için son derece önemsiz bir şeydir.
Bu, burada bir dursun.
2021 yılında Pet Advocacy Network, American Pet Products Association, Pet Food Institute ve birkaç kuruluş daha çok geniş çaplı bir araştırma yaptırmışlar. Araştırmaya göre ABD’deki “evcil hayvan sayısı” 186 milyon adet imiş. Amerika’da hanelerin %70’inde en az bir evcil hayvan varmış ve evcil hayvan pazarının ABD’de oluşturduğu toplam ekonomi 260 milyar dolarmış. ABD’liler 2021 yılında evcil hayvan mamalarına 55 milyar dolar, ilaçlara 30 milyar dolar harcamış.
Bugün tüm dünyada evcil hayvan endüstrisinin ulaştığı ekonomik büyüklük 350 milyar dolar civarında tahmin ediliyor. Bu büyüklük sadece evcil hayvanlara doğrudan alınan mama, ilaç ve aksesuarlarla ilgili. Diğer yandan da “dünyada açlıktan etkilenen 730 milyon insan var” diyor BM raporları. OXFAM raporuna göre doğrudan açlık yüzünden ölümleri engellemek için gereken yıllık para 45 milyar dolar düzeyinde. Dünyada açlık sorununu bitirmek içinse yıllık 200 milyar dolar civarında bir sübvansiyon gerekiyormuş.
Bu da burada bir dursun.
Mustafa Merter hoca, biliyorsunuzdur, günümüzde hayvan sevgisini “kopup giden insani bağların yerine, aile kavramını da bombalamak kastıyla, ikame edilen bir sapma” olarak tanımlıyor ki son derece haklı bu tespit. “Davranış bozukluğu” dediğim yer burası zaten.
Bu bahse şuradan devam etmek lazım. Bugün devasa boyutlara ulaşan evcil hayvan endüstrisinin oluşturduğu ekonomi asla “vazgeçilebilir” durmuyor kapitalizm için. Bu endüstrinin bizim gibi ülkelerde yaptığı en büyük numara ise “sokak hayvanları” üzerinden muazzam bir ekonomik hareketlenme sağlamak. Derneklerdi, gönüllülerdi, bilmem kimlerdi derken güya “hayvan sever” hemen herkesin ya bu sistem tarafından semirdiğini ya da bu sistem tarafından sömürüldüğünü görüyoruz. İşin dernek tarafı semirenlerden, işin gönüllü tarafı ise sömürülenlerden oluşuyor.
Gelelim “bilmem kimler” dediğim yere. Bu bilmem kimlerin iki kısmı var. Birinci kısmı “her gerilme ihtimalinde toplumu manipüle eden Barımgiller familyası” oluşturuyor. Bu hayvan sevgisi meselesinin toplumu ikiye bölme ihtimali üzerinden “canlar, manlar” diyerek algıya devam ediyor Barımgiller familyası. “Onlar bizim canlarımız” tayfa da bu manipülasyonun kafaladığı yığınlardan oluşuyor.
Bilmem kimlerin ikinci kısmı ise Eslem’in değil endüstrinin bekçiliğini yapan “daha etkili” tipler. Bazen AK Parti milletvekili olarak çıkıyorlar karşımıza, bazen CHP vekili olarak. Bazen işadamı olarak çıkıyorlar karşımıza, bazen kanaat önderi olarak. Ama her birinin altını kazıdığımızda ya endüstri ile ilgili “doğrudan” bir bağları çıkıyor ortaya yahut “mama lobisi”nin paralı leşkerleri olduklarını anlıyoruz.
Uzun süre yasanın çıkmaması için uğraşan vekiller, sonunda ilgili yasanın son derece yetersiz ve belirsiz çıkmasını da sağladılar mesela. Uygulamada bin türlü farklılığın olduğu, sorumluluğun belediyelere bırakılıverdiği bir tuhaf nesneye dönüştü yasa. Gelinen noktada sürüleşen köpekler yine sokakta ve tehlike arz ediyorlar.
Bu hengamede olan elbette çocuklarımıza oluyor ama o da pek kimsenin umurundaymış gibi durmuyor açıkçası. “Onca paranın, onca cukkanın döndüğü ortamda senede 50-60 çocuk ölse ne olur, ölmese ne olur” diye düşünüyorlar muhtemelen.
Şu olacak bu gidişle. İnsanlar sokakta sürüleşen, çocuklarımızı öldüren bu vahşi hayvanları ortadan kaldırmanın başka yollarını bulacaklar. Bu ise istediğimiz son şey olacak. O yüzden yetkililere sesleniyorum. Lütfen aklınızı başınıza alın. Bir tek Eslem kızımızın bütün sokak köpeklerinden daha önemli olduğunu kavrayın ve bir an önce o tuhaf yasayı düzeltip tedbir almaya başlayın.