İsmail Kılıçarslan Yeni Şafak Gazetesi

Cadde, buzdolabı ve sırat köprüsü

Mustafa Şen ağabeyin hem muhatabını dinlendiren hem de insanda “soru sorma, sorunun peşine düşme” isteği uyandıran bir sohbet etme tarzı vardır. Hayatın, oluşturabildiğimiz küçük anlarında...

14 Eylül 2019 | 197 okunma

Mustafa Şen ağabeyin hem muhatabını dinlendiren hem de insanda “soru sorma, sorunun peşine düşme” isteği uyandıran bir sohbet etme tarzı vardır. Hayatın, oluşturabildiğimiz küçük anlarında bu sohbetlerin hemen tamamından çok faydalandığımı söylemeliyim.

Dünkü son oturumumuzda Mustafa abiyle birbirimize karşılıklı iki örnek verdik. O bana “ben senin örneğini alır, kullanır, telifini de öderim” dedi, ben de ona. Böylelikle örneklerimiz birbirimizin oldu.

Örneklere geçeceğim elbet ama önce biraz baştan alayım. Sohbetimizin temel meselesi “ehlisünnet müdafi” olmak ile “ehlisünnet canavarı” olmak arasındaki farklardı.

Mustafa abi şu serzenişinde haklı değil mi: “Ehlisünnetin temel yaklaşım farklılığı, kişinin imanına delil sayılabilecek en küçük işareti veri kabul edip kulu İslam dairesinde sayması iken; bugün kişinin dalaletine, sapmasına delil olacak en küçük işareti bir tekfir mekanizması olarak kullanıyoruz ne yazık ki.”

Şurası kesin bence. Bugün İmam-ı Azam Ebu Hanife yaşasaydı, onun yolunun yolcuları olduğunu söyleyen, onu savunmak için her şeyi göze aldığını beyan eden koca koca adamların asıl işi onu taşlamak olurdu. Çünkü zihinlerinde kurgulayarak “tatlı kârlılıklarını” sürdüren yarım hocaların anlattığı İmam-ı Azam ile gerçek İmam-ı Azam arasında dağlar kadar fark olduğu çok açık. Ve hayır, buradaki “tatlı kârlılık” sadece para kârı değildir. Hatta “keşke ve sadece para kârı olaydı” diyeyim de mesele anlaşılsın.

Başka bir patika bulalım kendimize. Bin sekiz yüzlü yılların sonunda Ahmet Cevdet Paşa riyasetinde toplanan bir heyet, Mecelle isimli kanunlar toplamını hayata geçirmişti malumunuz. Mecelle’nin kabulü Osmanlı Devleti’nde iki türlü karşılanmıştı. Bir taraf Mecelle’yi desteklerken diğer taraf Mecelle’yi “Allah’ın dinini ifsat etmek, yoldan sapmak” olarak değerlendirmişti. Sorun şu ki o gün Mecelle’yi “dinden sapma” olarak konumlandıran “insan tipi” seneler içerisinde Mecelle’nin en ateşli savunucusu; Mecelle’yi destekleyen “insan tipi” ise Mecelle’nin en ateşli karşıtı durumuna gelmiştir. Sadece “mesele üzerinde bölünerek iktidar alanı açma” durumu üzerinden değişen hiçbir şey yoktur.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
O sınırın nerede olduğunu bulsak mı? 19 Kasım 2024 | 275 Okunma Bir kapı nereye açılır? 17 Kasım 2024 | 199 Okunma Benzersizlik anlatısı ya da senden sekiz buçuk milyar daha var 16 Kasım 2024 | 1.055 Okunma Bir teklif: Türkiye’nin küresi 12 Kasım 2024 | 271 Okunma Bir bavula ne yakışır en çok? 10 Kasım 2024 | 264 Okunma