Bir çölde bir gölge yeter mi insana? Güneşin kavurucu sıcağından ve rüzgârın yakıcılığından kaçabilir mi insan başının üzerindeki bir gölgeyle? Yeter mi ona bu? De bana: İnsanda gölge var mıdır insana?
Aşkların en birincisi “bir” diyerek başlayan mıdır? Şam’da, meczuplarla dolu o yerde, hani o dağın dibindeki mahallede çocuklar ölüme dayanmış ve ezanın okunmasını beklerlerken aşkların en birincisi “bir” diyerek mi başlar? “İkilikten geçemedin, biri birden seçemedin” derken benim ve senin deden Yunus, tam da aşkın imkânsızlığını mı anlatır yoksa? De bana: İnsanı yürüten yol mudur ayakları mı?
Çocukların büyümesi içlendirir mi seni de ihtiyar? “e” harfine yaslanarak büyüyen çocukların anaları günü saati gelince “kalk düğüne gidelim” diye ünlerler mi onlara? Kuşlar uçar mı? Biz uçuşu değil, ölümü hatırlayan faniler değil miyiz? De bana: İnsanın ilk kırıldığı yeri en onarılmış yeri değil midir?...