“Keşke” babından bir kez daha söyleyeyim. Keşke Türkiye’de yerel seçimler, ideolojik saiklere sıkışıp kalan ve aklı başında insanlara bile “aslında belediyeler lağvedilip görevleri valilere ve kay-makamlara devredilmeli” dedirtme-yecek bir “hizmet yarışı” şeklinde geçse. Ama bu söylediğim şey sosyolojik tansiyonu bir türlü düşmeyen, dahası Türkiye’deki hiçbir politik organizasyonun düşmesini de istemediği bu atmosferde neredeyse imkânsız. “İdeolojik olan”a doğru yöneldi insanlar yine.
Yaklaşık iki ay önce İstanbul yerel seçimleriyle ilgili olarak gördüğüm bir anket çalışmasında, İstanbul seçmeninin yüzde 91’inin “kesin inançlı” olduğu ve herhangi bir hizmete bakmaksızın oyunu yönelim üzerinden kullanacağı sonucu beni şaşırtmamıştı. Asıl şaşırtıcı olan “ben hizmet önerilerine bakacağım, ona göre karar vereceğim” diyen yüzde dokuzun varlığıydı. Şaşırtıcı idi çünkü milyonlarca liralık masraflar edilerek düzenlenen “hizmet lansmanı programları”ndan sonra yapılan araştırmalarda “adayın önerdiği üç hizmeti sayar mısınız?” diye sorulan insanlardan sadece yüzde ikisi sayabilmişti üç hizmet.
Belki de mesele, bidayetinden beri cumhuriyetimizin, kitleleri “ideolojik olan” ile...