Bir süredir Türkiye’de cari din dili üzerine yazıyorum. Doğrusu, bu yazıları bir tartışma zemini oluşturmalarını çok arzu ederek kaleme aldım ama hayır, derin, kuyuya benzer bir sessizlikle karşılandı yazdıklarım.
İki bakımdan yorumluyorum bu sessizliği. İlki, konuşmasını, sorumluluk almasını umut ettiğim isimlerin “anlaşılabilir” nedenlerle susmayı tercih ediyor olmaları. İkincisi, yazıların muhataplarının yani Türkiye’deki din dilini bu hale getiren bedevilerin yazıda isimlerini görmeyince “oh, demek ki beni kastetmiyor” demeleri.
İmajları dışında hiçbir şeyi önemsemeyen bu bedevilerin oluşturduğu bu leş atmosfer benim açımdan da uzunca bir süre bir suskunluk biçimine dönüşsün istiyorum
bu yazının ardından.
Türkiye’de çok derinleşen ve sonuçlarını çok ağır ödeyeceğimiz bir “inanç ve din dili krizi”nin söz konusu olduğunu bir tek ben düşünüyor olamam herhalde. Nefret
ettiğim şeye dönüşerek bir “Allah’ın dinini kurtarma operasyoncusu” da olamam. Susmaktan ve kendi inançlarımı sorgulamaktan başkası kalmadı elimde anlayacağınız....