“Çalışan insan” iyidir, zira ancak çalışarak “tüketim çarkının içine girebilen makbul tüketici” haline gelme şansını elde eder insan teki.
Fakat bir de -kapitalizmin sınıflandırmasıyla- “işe yaramayanlar, gereksizler” vardır. Şehirlerin sosyal çöküntü alanlarında yaşayan, işsiz, suça meyyal, kalıcı yoksul insanlar. Umutsuz vakalar. Sokak çocukları, işportacılar, küçük üçkâğıtçılar, çaresiz göçmenler, babadan yoksullar, istihdam edilemeyenler…
Aslında sosyolojinin yaptığı tanım çok daha uzun ve bilimsel elbette ama bugün Türkiye’de “onlar işte” dediğimiz kim varsa onlara sınıf-altı diyoruz. Yaşamak için gerekli temel donanımlardan yoksun, gündelik kazançları 4 doların altında, kalıcı yoksulluklarını ortadan kaldırabilmek için kendilerinin ve devletin hiçbir şey yapmadığı; belki de yapamadığı o toplumsal kesim. Hani Marks’ın ve Engels’in “cüruf” dediği kitle yani...