Sevgili yoldaşım Ersin Çelik, yayında “bu anlattıklarını mutlaka yazmalısın” deyince “olur” demiştim. Bu, odur.
Önce meselemi üç yargı ile belirlemeye çabalayayım.
İlki şu: Pakistan’dan Mısır’a, Türkiye’den Tunus’a, hatta Bosna Hersek’ten Cezayir’e bütün renkleri ve isimleriyle İhvan çizgisi “modern dünya ile yaralı Müslümanların siyasetin içinde kalarak varlık göstermeleri için” alınan geniş bir inisiyatifin adıydı. Pakistan’daki adının Cemaat-i İslami, Bosna’daki adının Mladi Müslümani olması ve pek çok “ton ve renk” farkı taşıması İhvan çizgisinin üç temel umdede buluşmasına engel teşkil etmedi. Birincisi ve en önemlisi “şiddet çözümsüzlüktür, legal ve şiddet içermeyen bir alanda var olacağız.” İkincisi “sömürge tecrübesi ile felç edilmiş, modern dünya ile yaralanmış Müslüman topluluğun dert ve taleplerini siyaseten temsil edeceğiz.” Üç “Müslümanlar, kendi haklarındaki kararları kendileri verebilecek ve ortaklaşa hareket edebilecek, izzetli ve şerefli bir insan topluluğudur ve bizim temsiliyet vazifemiz onlaradır.”
İkincisi şu: 2000’li yıllar boyunca dünyadan özenle temizlenen İhvan çizgisinin oluşturduğu duruma “boşluk” diyorduk ama artık şunu...