Doğrusu bu ya şu aralar kulis yazan, Ankara’dan bildiren bir gazeteci olmak istemezdim. Daha 10 gün öncesine kadar “seçim yok, olmayacak, zamanında yapılacak” yazıları yazan meslektaşlarım, Bahçeli’nin erken seçim çıkışıyla “biz zaten seçim olacağını biliyorduk” şarkısı söylemeye başladılar. Eh, kulis yazıyorsanız karizmayı çizdirmemek icap eder. Mesleğin cilvesi. Allah’tan ben kulis de yazmıyorum, gerekmedikçe siyaset de. Fakat şu aralar çokça yazmam gerekecek.
Bahçeli’nin erken seçim çıkışını duyduğumda hiç duraksamadan “hayırlı olsun, hayırlısı olsun” dedim.
Bana kalırsa Bahçeli’nin pasını gole çeviren Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimi iki bakımdan öne almak istedi. Birincisi ekonomik istikrar... Belli ki Erdoğan, ekonominin yönetimini ve bürokrasisini bütünüyle dizayn edecek seçimden sonra.
Hep söylediğimi yine söyleyeyim. Devletin faizden ve dolar tahakkümünden kurtulmak için attığı her adım beni hem heyecanlandırır hem de mutlu eder. Zannediyorum seçim sonrası hem faizli ekonomi ile hem de “değişim parası olarak dolar” fikriyle mücadele edeceğimiz bir ekonomi politikası ile karşılaşacağız.
Diğer yandan, hem yurt dışından gelen sermayenin hem de yurt içindeki büyük yatırımcının üretim ekonomisi yerine finans ekonomisini tercih etmesi bence hâlâ Türk ekonomisinin en büyük sorunu. Ekonomiye dair esastan bir devrim gerçekleşecekse Türkiye’de ancak üretim ekonomisine dönmekle gerçekleşecek. Bunun dışındaki her geçici çözüm çözümsüzlüğü artırır.
Hep söylediğimi yine söyleyeyim. Üretim ekonomisine dönme konusunda devlet üzerine düşen her adımı atsa bile sermayenin finans ekonomisine ayarlı varlığı devam ederse mesafe alınamaz.