Başlık benim değil bugün. Çok sevdiğim bir dostumun önerisi. Aslında yazı da onunla yaptığımız uzun sohbetten neşet etti.
Mesele “kendi küçük hikâyelerini birdenbire büyüten” bazı aktörler üzerinden gelişti.
Mesela şu: Bir hoca var. Uzun süredir Müslümanlardan tiksiniyor, İslamcılara da ağzından köpükler çıkararak saldırıyor. Sekülerlerin duymak istediği ne varsa peş peşe sıralıyor. O geldi aklımıza. Bir cenaze merasiminde dönemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül kendisine bir selam versin diye yarım saat “pozisyon” kovalamış, o selamı alamayınca “ardına baka baka” alandan ayrılmıştı. Televizyon kurdu, olmadı. Yardım kuruluşu açtı, başaramadı. Gülen köpeğine yanlamak istedi, kıvıramadı. İktidara yakınlaşıp oralarda örgütlenmek istedi, kabul etmediler. Hatta İran’a bile siftindi, yine olmadı. O tuhaf, “sünnetçi şapkası”na benzeyen takkeleriyle “bize kaliteyi çok gördünüz” insanına dönüştü. Oysa hikâyesi...