HİSSET: Ramazan, 11 aylık dünya telaşına verilen bir ara olursa, olabilirse güzel. Üstümüze başımıza sıvaşmış dünya bulaşığını açlıkla bekleyen nefeslerimizle, dalgınlıkla bitkin bedenlerimizle temizlemenin yolunu bulabilirsek bizim için gelmiş oluyor bu mübarek ay. Ramazanda, kutlu ayın kendisine mahsus bir güzelliği olarak, istese de istemese de temposu düşüyor, yavaşlıyor insan. Ve insanın yavaşlamaya, durmaya, durup düşünmeye o kadar ihtiyacı var ki…
OKU: “Ramazanda okurum” diye kenara koyduğunuz kitaplarınız var mı sizin de? Benim var. Bilhassa ağır aksak ilerleyen Keşşaf okumamı ikmal etmek istiyorum bu sefer. Gerçi Keşşaf’ın yazarı Zemahşeri Mutezile imiş. Dolayısıyla ehlisünnetin yıkılmaz kaleleri, Sünniliğin politbüro üyeleri, İslam’ın yetkili distribütörleri beni Keşşaf okuyorum diye tekfir edebilir. Onlar beni tekfir edince oruç tutmamın bir manası da kalmayabilir. Fakat olsun, bunu göze alıyorum. Bir dil mucizesi olan Kur’an’ı, dili mucizevi şekilde kullanarak açıklayan Zemahşeri’yi okuma riskini göze alacağım yine de. Gülistan, Tezkiretül Evliya, Kuşların Dili, Sümmani’nin şiirleri, Yunus Emre divanı… Tamamını tekrar karıştıracağım ay geldi. Dönüp dönüp Yunus, dönüp dönüp Attar, dönüp dönüp Sadi okumayıp da ne yapsın insan Ramazanda?
İZLEME: “Sahur aslında kaçta oluyor?”, “deve sidiği şifa mı?”, “satranç haram mı?” falan gibi uzayıp giden ve esasta insanı dinden soğutmayı amaçlayan televizyon tartışmalarını mı izleyeceksin? Bunu gerçekten yapacak mısın kendine? Dini neredeyse “insanla Allah arasında basit bir mesele” olarak anlatan adamlarla, bize durmadan fıkıh üzerinden parmak gösterip azar basan adamların arasına mı sıkışıp kalacaksın izleyerek. İzleme.
İZLE: Bir şey mi izlemek istiyorsun illa? Mehmet Zahit Kotku hazretlerinin çok aşırı güzel sohbetleriyle, Muzaffer Özak hazretlerinin çok aşırı güzel sohbetleriyle, Safer Dal hazretlerinin çok aşırı güzel zikir ve ilahileriyle, Mustafa Kamil’in Kur’an makamları videolarıyla, İshak Danış hocanın, Minşavi’nin şahane tilavetleriyle dolu youtube. Yap bir playlist, kapat gözlerini, tak kanatlarını, nereye uçarsan uç. Mecbur musun sana bağırıp çağırmayı marifet sayan yarım vaizlerle Allah’ın dinini hafife alan yarım Kur’an bilmem neleri arasından tercih yapmaya? Seçmemeyi seç.
İZLE: İlla bir şey mi izleyeceksin? Aç yahu TVNET’i. Her iftarda Endülüs’ten, bizim güzel ve kayıp coğrafyamızdan seslenecekler. Kavga dili olmayacak, fıkıh tartışması olmayacak, parmak sallamak olmayacak… Bizim güzel ve kayıp coğrafyamızda, kalbimizi titreten, meselelerimizi anlamaya çalışan bir yayınla konuk gelecekler evlerimize. (Bu vesile, TVNET koordinatörü İsmail Halis’e ve bu projenin hayata geçmesi için inisiyatif alan başta Mesut Albayrak bey olmak üzere tüm Albayrak Medya çalışanlarına teşekkürü borç bilirim kendi adıma. Sessizce, şahane bir iş başardılar.)
DİNLE: Kendini. Kainatı. Ümmetin sesini. Ramazanın güzelliğini. Aç kulaklarını. Açabildiğin kadar aç. Kendini dinle. Kendinle barışmak için dinle kendini, kendinle kavga vermek için değil.