99 depremine İstanbul’un Anadolu Yakası’nda, yeni aldığım bilgisayarı kurmaya çabalarken yakalanmıştım. 23 yaşındaydım. Önce korkunç bir gürültü duymuştum. Ardından arzın şiddetli sallanışı ile kendime gelmiş ve “deprem bu” diyerek uyuyan arkadaşımı uyandırmıştım. Fırlamıştık bahçeye.
Ben de, arkadaşım da “deprem anında ne yapılır?” sorusunun cevabını bilmiyorduk. Sadece ben ve arkadaşım mı? Bence 99 depremine yakalanan hiç kimsenin bu konuda bir fikri yoktu. Neredeyse içgüdüsel olarak dışarıya fırlamanın dışında tabii... Sonradan öğrendik ki sarsıntı geçene kadar bulunduğumuz mekânın en güvenli yerini seçip beklememiz, sarsıntı bitince binayı terk etmemiz gerekiyormuş.
Deprem gecesinin gündüzü Kadıköy sahile öylece çökmüş, çakarlarıyla önümden vızır vızır Haydarpaşa Hastanesi’ne giden ambulansları izlerken hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Depremin ne denli büyük bir yıkım olabileceğini bana izlediğim ya da gördüğüm yıkıntılar değil, önümden geçen ambulanslar öğretmişti.
O gün kendi kendime depremle ilgili her şeyi öğrenmem gerektiğine dair söz vermiştim. Madem deprem bir gerçeklikti, bu gerçeklikle yaşamanın bir yolunu bulmalıydım. Gençlik işte… Sıcağı sıcağına verdiğim o sözü tam anlamıyla tuttuğum söylenemez.
Aradan 20 yıl geçip de, 2019’un Eylül’ünde bir Perşembe günü arz tekrar sallanınca hatırladım 99 depremini. Kızımı okuldan almak için telaşla araç kullanırken aslında bu telaşımın da, kızımı okuldan almanın da yanlış olduğunu biliyordum. Ancak öyle anlarda malum bilginiz de, mantığınız da nedense devre dışı kalıyor. Asıl olan böyle anlarda sükûneti korumak oysa…
99 depremi dedim, oradan devam edeyim. Devlet o zamanlar Avcılar, Beylikdüzü gibi “birinci dereceden riskli” bölgelerde yapılaşmayı tam bir kontrol altına alacağını, binlerce binanın yıkılacağını söylemişti. Geçen yıllar içerisinde çeşitli binalar yıkıldı yıkılmasına ama misal Beylikdüzü’nde depremin yanı sıra heyelan tehlikesi de olan arsalara evler yapıldı. Rant, depremle mücadeleden daha değerli bulundu elbette. Kızmayın hemen. Eminim ki Beylikdüzü’nü AK Parti yönetirken CHP’li meclis üyeleri, CHP yönetirken AK Partili meclis üyeleri ortaklaşa karar vermişlerdir bu imarlara. Zira rant; ideoloji ya da parti-pırtı ayırmayan bir zıkkımdır ve çok sevimli gelmektedir yöneticilerimize. Yönettikleri halktan çok belediyeyle iş yapan müteahhitlere yakınlık kurmak, onları önemsemek değişmeyen bir hastalıklarıdır.