Sevgili dostum Said Ercan, iyi kullandığı twitterda bir K-Pop yani Kore popu grubu olan BTS hakkında eleştirel bir zincir kaleme alınca, yaşları 10 ila 15 arasında değişen bir fan grubunun linç bombardımanına maruz kaldı. Gerçi fan grubu da dememek lazım zira BTS, fanlarına army yani “ordu” deniliyor.
Bir miktar gülümsedim tabii durumu görünce. Çünkü nasıl derler bilirsiniz: “Bir ergenin öfkesini dindiremezsiniz ancak kendiliğinden geçmesini bekleyebilirsiniz; fakat genellikle geçmez.”
Said’in linç edildiği gün, birlikte Üsküdar Kitap Fuarı’na gittiğimiz kızım, arkadaşlarının bahçede istop, lastik atlama, basketbol falan oynamak yerine sınıfta kalıp BTS muhabbeti çevirmeyi tercih ettiklerini ve kendisiyle oynayacak bir arkadaş bulamadığı için çok üzüldüğünü anlattığında “hay Allah, mesele o kadar ciddi mi yahu?” diye düşündüm.
Aynı günün akşamında da bir whatsapp grubunun temel tartışma konusu Kore popu ve BTS olunca “bunu yazmak gerekiyor” dedim kendime.
Şurasından başlayayım. Bence kültürel çıktılar sebep değil sonuçtur. Dönemin ruhunu yansıtmaları bakımından “sonuç…” Fakat tabii “kültür endüstrisi mühendisleri”, dönemi oldukça iyi süzerler ve bir yanlış yapmadıklarından emin olurlar. Temel amaç, kârlılığı maksimize etmektir zira. Böylelikle kültürel çıktılar hem sonuç hem sebep olmaya, bir döngü oluşturmaya başlarlar. Döngü artık yeteri kadar para kazandırmayana kadar sürer gider. Ardından yeni bir döngü başlar.
Kore popu özelinde konuşmaya çalışırsak, Koreli müzik yapım firmaları (ya da daha doğru tabirle “Koreli kültür endüstrisi mühendisleri”) dönemin ruhunu çok iyi kavramış durumdalar bana kalırsa. Şahane müzik grupları oluşturup şahane pop şarkılarıyla milyarlarca dolarlık bir ekonomik gelir elde etmeyi başarıyorlar. Daha önce birbirlerini tanımayan çocukları bir araya getirip; onlara 3-4 yıl süren sert eğitimler verip dünya müzik piyasasına kafadan dalmalarını sağlamak az başarı değildir.