Yazının başlığını okuyup hayvan hakları üzerinden “ama köpeklerin ne suçu var?” diyeceklere bir notla başlayayım. Güzel Türkçemizin son derece geniş bir deyimler ve benzetmeler galerisi vardır. İşbu “kansız köpek” lafzı da o deyim ve benzetmelere bir örnektir. Kanlı canlı ve son derece sevimli hayvanlar olan gerçek köpeklerle ilgisi yoktur.
O halde buyurun kansız köpekleri tanıma kılavuzuna…
Kansız köpekler, emperyalizmin hemen yanı başında bulunurlar. Bazen İsrail bayrağına secde ederken, bazen Avrupa Birliği’nin bilmem ne komisyonuna kuyruk sallarken, bazen Amerika’nın bilmem hangi bakanına bakıp yalanırken görürüz onları. Bir bakışta da tanırız. Bebek katletmelerinden, sivil öldürmelerinden, insanlara yaptıkları zulümlerden tanırız onları.
Kansız köpeklerin dişlerini emperyalist efendileri sivriltir. Her türlü desteği yaşadıkları coğrafyanın beş bin, on bin kilometre uzağından alıp “halkların kardeşliği” derler. Alfabede harf bırakmayasıya kurdukları terör örgütleriyle kendi halklarını dahi katletmekten çekinmezler.
Kansız köpeklerin en önemli özellikleri arasında “hastalıklı piçleri saflarına katmak” vardır. Sırbistan’dan, Kuzey Kore’den, Amerika’dan, Fransa’dan, Rusya’dan gelen bu hastalıklı piçler, bu kansız köpeklerin “kardeş halk” dediği halklardan insanları öldürürken hastalıklı bir zevk alırlar. Yaşları 18’i geçmeyen genç insanları IŞİD’ci diye sıraya dizip uçaksavarlarla öldürdüklerini unutacağımızı zannederler. Şehirlerde kamyonların arkasına istif ettikleri ölüleri barbarca dolaştırdıklarını unutacağımızı zannederler.
Kansız köpekler, göğüslerine Amerikan bayrağı takmaya bayılırlar. Amerika kendilerini sattığında ise “bari azıcık kemik vereydin de kemireydik efendimiz” diye yaltaklanırlar onlara.