Bu yazıyı sosyal medyadan “bugünkü yazım” diye duyurunca bazı tepkiler alacağım kesin gibidir. “Kıbrıs’ta bunlar bunlar olurken, Karabağ’da şunlar şunlar olurken sen oturup bir hattat hakkında yazıyorsun” bu tepkilerin en hafifi olacaktır üstelik.
Niye böyledir bu? Şundan: Gündelik politikanın yere batası verili dilinin dışında bir şeye ilgi duymak artık “ihanet” ile eşdeğer görülüyor memlekette. Doğrusu, bunu böyle kabul edenlere kızmak da gereksiz; zira Türkiye öyle kuşatıldı, öyle çok dertle boğuşması temin edildi ki “sert ve politik olan” dışında bir düzlemin “ne oluyoruz yahu?” diye karşılanması da bir bakıma normal.
Fakat kötü bir normal bu… Zira değişmeyen, değişmeyecek olan gündemleri yok ederek, pas geçerek alabileceğimiz mesafe ancak “fiziki cesamet mesafesi” olur ki fevkalade kısır bir mesafedir bu.