Biliyorsunuz değil mi? Bazı internet portalları, bazı gazeteler benden bahsederken yahut herhangi bir yazımı aleyhte kullanmak için alıntıladıklarında benden şöyle bahsediyorlar: “Yandaş Yeni Şafak yazarı.”
Yandaşlık, seneler içerisinde alıştığım bir tanımlama oldu doğrusu.
Biraz geriden alayım. “Yandaş” kavramı yeni yeni kullanılmaya başlanmıştı. Televizyonda katıldığım bir canlı yayında Elif Çakır bana “yandaş mısın?” diye sormuştu. Tabii ki o zamanlar Elif Çakır “tam anlamıyla Reisçi” bir gazeteci idi. Ben bu soruya, onun pek de hoşlanmayacağı bir tarzda cevap vermiştim: “Normalde ben Sezai Karakoç’un yandaşıyım. Bu hiç değişmeyecek. Mevcut politik düzlem gereği de Erdoğan’ın yanında, diğerlerinin karşısındayım. Bu mevcut politik düzlem değişmediği sürece Erdoğan yandaşlığım da değişmeyecek.”
Bu cevapla aslında “yandaşlık” kavramının kötü bir kavram olmadığını, tarafını, yanını ve yönünü tayin edememiş insanların savrulup gideceğini ifade etmeye çalışmıştım kendimce.
Ne var ki seneler içerisinde “yandaş” kavramı yatağından edildi ve özel olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyen insanlar için bir “aşağılama nitelemesi” olarak dolaşıma sokuldu.
Doğrusu bu ya, kanıksadım da artık “yandaş” kavramını. Bana “yandaş” diyene “yandaşım tabii ulan” demek dışında pek bir tepkim kalmadı.
Bakınız bir yandaş olarak geçen pazar akşamı Ümit Sönmez ağabeyin televizyon yayınında “Sezen Aksu’yu, onu linç edenlerden daha çok seviyorum” dedim. Evet, henüz Erdoğan Sezen Aksu konusunda “benim kastım Sezen Aksu değildi” açıklamasını yapmamıştı. “Dilini koparırım” ifadesinin muhatabı Sezen Aksu zannediliyordu.