Baharın hiç gelmediği çağlara eriştik ve sustuk hep birlikte. Sanki biri pause düğmesine bastı. Dilimizi elimizden aldı ve lal olduk sanki.
Konuşarak anlaşabileceğimiz demleri geride, uzakta bıraktık. Konuşmak artık sadece yaralamaya yarıyor ve hesaplıyor artık insan ne konuşacağını ve nasıl konuşacağını ve nasıl yaralayacağını. Karşısındakini.
Oysa kasıtsız, dolaysız, dolayımsız bir konuşmanın lezzetini nerede, nasıl bulabilir insan dediğimiz varlık?
“Bak sen böyle söyleyince ne geldi aklıma. Hani bir kız vardı lisede. Neydi adı? Feriha. Feriha da ne güzel isim değil mi ya? Onun bir hayırsız sevgilisi vardı. Hani çok uğraştık oğlandan ayrılsın diye ama ayrılmamıştı” diye başlasa olur mu bir konuşma? Olur tabii. Yeter ki masada birbirleriyle konuşunca birbirlerine iyi gelen iki insan olsun o...