Ben İbrahim Kalın ağabeyden dinlemiştim. Güzel insan Bayram Bilge Tokel anlatmış ona da. Kırşehir’de yapılan şahane Neşet Ertaş Festivali’nde mi, başka bir yerde mi orasını bilemem artık.
Bayram Bilge Tokel ile Neşet Ertaş bir gün “düğüne” gitmişler. Bilen bilir, rahmetli Ertaş, “Abdallığın şanı budur” diyerek neredeyse hayatının sonuna kadar düğünlerde çalıp çığırmıştı.
Düğün sahipleri Neşet babaya ve Bayram ağabeye çok hürmet etmişler tabii. Artık iki gün mü, üç gün mü çalıp çığırdıktan sonra dönüşe geçmiş iki yoldaş. Şu detay önemli: Düğün sahipleri, tomarlarca para vermişler bir çanta içerisinde Neşet Ertaş’a. Temsil misal, 20 bin liraya anlaşıldıysa 60 bin lira para vermişler. Ufaklı büyüklü banknotları tepmişler işte çantanın içine.
Bayram ağabey arabasını Kırşehir’e doğru sürerken Ertaş, tarlada çoluk çocuk çalışan ırgatlar görmüş. “Bayram gardaş, şu gerideki tarlaya doğru dönsek bir” demiş. Dönmüşler tarlaya. Neşet baba, tanınmamak için kasketini yüzüne doğru iyice indirip camı açmış, çocukları arabaya çağırmış ve miktarlarına bakmaksızın elinin alabildiği kadar parayı ırgat çocuklara dağıtmış oracıkta. Ardından da “sür bakalım” demiş Tokel’e.
Bu burada bir dursun.
Nuri Pakdil ile birlikte yaptığımız Kudüs gezisinde defalarca şahit olduğum bir manzara vardı. Herhangi biri Pakdil ustaya yanaşıp avcunu açtığında Nuri bey hiç duraksamadan cebinden bir miktar parayı -asla saymaksızın ve asla dönüp paraya bakmaksızın- veriyordu. Parası bittikçe, yoldaşı Necip Evlice’ye gidip tamamlıyordu.