Bakmayın siz Cem Yılmaz isimli eski komedyenin, Nasrettin Hoca’nın o meşhur fıkrası üzerinden yapmaya çabaladığı “esrarkeş” esprisine. Nasrettin Hoca’nın tüm fıkra ve nüktelerinde olduğu gibi “göle maya çalma” fıkrasında da İslam’ın ve Anadolu’nun ruh kökünün kodları vardır.
Hatırladığım kadarıyla bu fıkranın en son şerhini rahmetli ustamız Rasim Özdenören “Göle Maya Çalmak Ne Demek?” başlıklı yazısında yapmıştı. O, meseleyi “imkânsız gibi görünenden kaçınmamamız gerekir” diyerek şerh etmişti ama benim açımdan bu fıkranın meselesi çok daha net: “İmkânsızla uğraşarak vakit kaybetmek yerine imkânlıyı seç. Elindeki maya neye yetiyorsa onu mayala.”
Bir başka patika bulalım kendimize.
Anadolu’nun bazı köylerinde yaşı 1.000’i aşkın mayalar bulunduğunu biliyoruz. İlk mayayı çiğlerden toplayan insanlar, bin yıldır o mayayı koruyorlar. Bu, bu topraklara muazzam bir “sürdürülebilirlik” katıyor her şeyden önce.
Anadolu’nun hemen her yerinde karşımıza çıkan “mayası bozuk” kavramsallaştırması, malum “aile terbiyesi almamış” manasına gelir büyük oranda. Yani “mayalanmamış” yahut daha kötüsü “yanlış mayalanmış.”
Böylelikle “mayanın olgunlaştırıcı gücü”...