Güya süper ligimizin ara transfer döneminin en hareketli takımı, zor günler yaşayan Ankaragücü idi. 12 futbolcu transfer edip 9 futbolcuyu da takımdan göndererek bir çeşit “hayatta kalma kumarı” oynayan Ankaragücü’nün güya süper ligimizde kalmayı başarıp başaramayacağını sezon sonunda hep birlikte göreceğiz. Elbette bütün kalbimle istiyorum takımımın ligde kalmasını.
Ankaragücü’nün ara transferde imza attırdığı oyunculardan biri de yaptığı ilk açıklamada “Müslüman bir ülkeye transfer olduğum için çok mutluyum” diyen Çeçen oyuncu Zaur Sadayev’di. Sosyal medyada ismini görünce hemen hatırladım tabii Sadayev’i ve onun yarım sezonluk İsrail macerasını anlatan Maya Zinshtein imzalı “Daima Saf” belgeselini.
“Belgesel” diyorum ama işin içinde Çeçen bir diktatör, kara para aklayan bir Rus oligark, İsrail’in en ırkçı taraftar grubu La Familia, hatta Siyonist Liebermann falan olunca “gerilim filmi”nden başka bir isimlendirme doğru olmaz.
Mesele şu: 1936 yılında Kudüs’te kurulan Beitar takımının taraftarları alabildiğine ırkçı, alabildiğine faşisttirler ve bununla da övünürler.
Beitar’ın sahibi ise Arcadi Gaydamak isminde milyarder bir Rus oligarktır. Çeçenistan başkanı Kadirov ile aralarında “ilginç” olarak tanımlanabilecek bir iş ilişkisi olan Gaydamak, 2012-2013 sezonunun devre arasında önce takımı bir hazırlık maçı oynamak için Çeçenistan’a götürür. Maçın hemen ardından da Terek Grozny’den iki Çeçen ve doğal olarak Müslüman oyuncu transfer eder Beitar’a. Bu transferler, Kadirov için bir çeşit halkla ilişkiler kampanyası, bir çeşit “İsrail ile sıcak ilişkiler kurma” meselesidir. Kara para aklamak suçundan kesinleşmiş hapis cezası olan Gaydamak ise Kadirov ile geliştirdiği iş ilişkilerini daha da derinleştirmeyi planlamıştır bu transferlerle.
Olansa, Beitar’a transfer olan iki Çeçen futbolcuya, Cebrail Kadiyev ve Zaur Sadayev’e olmuştur. Çünkü söz konusu siyaset ve servet ilişkisi olduğunda insanın bir değeri de bir hükmü de kalmaz.