Yoldan ve araçlardan başkaca bir şey kalmayan gecenin içinde incecik “Bulunur Elbet” çalıyordu ve Tayfun, koca tırda hiç yer yokmuş gibi kapıya doğru iyice yaslanıp avuç içlerini birbirine sımsıkı yapıştırdığı ellerini bacaklarının arasına sıkıştırarak pencereden dışarıyı seyrediyordu.
“Anlatmazsan bu Romanya bulunmaz” dedi Çarli Recep. Kırk yıldır tır kullanan bu koca ustaya o meşhur dizi yüzünden değil, bir İngiliz atı yüzünden “Çarli” denilmesinin tuhaf bir hikayesi vardı. Hikaye doğru değildi aslında ama Recep’in açık açık “yok yahu, öyle bir şey olmadı” dediğini de duyan olmamıştı. Güya bir gün hipodromda at yarışlarını izleyen Recep’e “oğlun oldu” diye haber vermişler, Recep de Veliefendi’nin ahırlarından Çarli’yi çaldığı gibi dörtnala sürerek hastaneye erişmiş, Çarli’yi de hastanenin giriş kapısına bağlayıvermişti.
Tekrarladı Recep: “Sana diyorum, buradan ta Romanya’ya tır süreceğiz....