Ölürüz biz. O hafif açık pencerenin önünde, o tren sesini duyarken, kulaklarımızın derinine nereden geldiğini bilmediğimiz bir Ahmet Kaya şarkısı değerken ölürüz.
“Ölmeyi deneriz” dediğimi zannetme sakın. Ölmek, denenecek bir şey değildir. O kayanın üzerine düştüğüm o sert anda denemiştim ben ölmeyi. Denenecek bir şey olmadığına kanaat getirmiştim.
Ama ölürüz biz. Fesleğen kokulu bir yaz hayaliyle yaşar, şubat taklidi yapan bir temmuzda, kokusuz, mecburen hevessiz, epeyce çaresiz şekilde ölürüz.
Ölmeyi ister miyiz? Ölmek istenir mi? Rahmetli dedem istemişti. “Çok yaşadım ben. İstemedim bu kadar yaşamayı. Bütün sevdiklerimin mezara konulduğunu görmek istemezdim” diyerek istemişti ölümü.
Onunkisi “çok...