Geçen gün bir vesile telefonlaştığımız Turan Koç ağabey hatırlattı yeniden. Onunla ve Furkan Çalışkan’la hem Kudüs’te hem Nablus’ta Türk edebiyatı ve büyük Türk şiiri hakkında iki konuşma yapmıştık. Bilhassa Nablus’ta üniversite öğrencilerine yönelik olarak gerçekleştirdiğimiz oturumda iki şey netleşmişti zihnimde.
İlki, Filistin’in çocuklarının bu kara parçasından asla ama asla vazgeçemeyecek oluşları idi. Siyonizm ve İsrail meselesi kafalarında çok netti. Önünde ya da sonunda Siyonist terör örgütünü Kudüs’ten, Gazze’den, tüm Filistin’den söküp atacaklarına dair inançlarında hiçbir gevşeklik, hiçbir “ama” yoktu.
Evet, tüm dünya Müslümanlarının yanlarında olduklarını biliyorlardı ve evet, İslâm devletlerinin Filistin meselesinde kıllarını kıpırdatmadıklarının da son derece farkındaydılar. Bu acıtıcı gerçeğe rağmendi geliştirdikleri “bağımsızlık” inancı.
Her sabah evlerinden çıkarken yüzlerini şefkatle okşayan annelerini, ceplerine üç kuruş harçlık koyan babalarını, banyo sırası için kavga ettikleri kardeşlerini o an son kez görmüş olabileceklerini bilen çocuklardı bunlar. Dahası, sabah çıktığı evlerine akşam döndüklerinde Rusya’dan...