Önce, yoldaşım Eyüp Gökhan Özekin’in nefis tespitini alıntılayarak başlayayım: Dücane (Cündioğlu), Talha Hakan (Alp) ve benzerleri şu yüzden önemli. Bunlar, Müslümanları “dışarı çıkarma” işini büyük bir hevesle yapıyor. Çünkü insana veya dünyaya dair söyleyebilecekleri başka bir şey yok. Tüm sermayeleri ‘bize” ve “buraya” dair. Başka bir alana hevesli değiller çünkü başka bir alanda anlamlı değiller. Taşralılıktan “kentliliğe”, gelenekten “yeniliğe” sıçramaya çalışan ezik muhafazakârlar da bunların müşterisi oluyor. Muhafazakâr kitleye hitap etmeyi terk etmiyorlar, çünkü tüm “numaraları” burada. Misak-ı Milli sınırlarının dışında hiç olmalarını geçtim, ülke içinde seküler çevrelerde bile hiçler. O yüzden “bize” tebelleş olmayı bırakmıyorlar. Hep bu mahalledeler, buralarda geziniyorlar. Öyle olunca mahalleli de denk geldi mi taş falan atıp uzaklaştırmaya çalışıyor.
Bu, burada bir dursun.
Türkiye’de seküler çevrelere yanlayan yarı-aydın eziklerin hâl-i pürmelali tam tamına böyledir. Bir kabullenme telaşı, bir yamanma neşesi ile eli artırdıkça artırırlar ve sonunda bir şekilde delirirler.
Acıklı bir hal doğrusu…
Diğer taraftan din, diyanet, İslam...