Rhythmic African Poetry ile yani ritimli Afrika şiiri ile yani RAP ile aram hiç fena olmamıştır öteden beri. Bu ilgiyi aslında bir arkadaşıma borçluyum. 90’lı yılların ortalarında Kadıköy Moda Pasajı’nda Mucizeler Dükkanı’nı işletirken bana satmam için Türkiye’de kolayına bulunmayan doldurma RAP kasetleri getirirdi. Eh, ben de hem satar hem dinlerdim. Public Enemy, 2Pac ve Snoop Dog özel olarak sevdiğim adamlardı.
Elbette blues, dünya müziği, prograsif rock, hele hele arabesk kadar ilgi duymadım RAP’e ama kulağımın bir yerinde hep durdu bu politik, asi, ezilenlerden yana ve bir yanıyla şiire benzeyen müzik türü.
Tabii ki Türkçe RAP konusunda Almanya menşeli Cartel’in öncülüğü inkâr edilemez ama beni heyecanlandırdığını söylemem zor. İlla Almanya’dan bir grup sevmem gerekirse İslamic Force daha dikkat çekiciydi benim açımdan.
2000’lerin başında bir RAP klanı olarak kurulan Kuvvetmira ise oldukça heyecan vericiydi diyebilirim. Sago ve Ceza’yı sevmeme, Fuat ve Sahtiyan’dan hazzetmememe rağmen gerçek bir RAP atağı olduğunu söylemezsem ayıp olur. Buradaki gerçeği “hakiki” anlamında ele alın lütfen. Kuvvetmira’nın FOK şarkısı mesela gelmiş geçmiş en iyi Türkçe RAP liriklerinden birine sahiptir.
Bu tarih bahsini çok uzatmayayım ama bir iki şey daha söyleyeyim. Hâlâ Türkçe RAP’in iki büyük yıldızı Sagopa ve Ceza’dır. Üstelik hem yaptıkları işlerle böyledir bu hem de küs kalmayı başararak piyasayı domine etme şekilleriyle. Ve elbette onların hemen yanına büyük bir müzisyenin, Yener Çevik’in ismini de yazmalıdır.
Şimdi Sagopa, Ceza, Fuat, Sahtiyan, Abluka Alarm falan “eski nesil” kabul ediliyor RAP’çiler tarafından. Şimdi yepyeni ve dinleyende sadece “bunlar ne plastik adamlar yahu böyle” hissi uyandıran bir “yeni nesil” RAP’i var.