İsmail Kılıçarslan
İsmail Kılıçarslan Yeni Şafak Gazetesi

Samimi bir sigara parası

Dervişe “sermayen nedir?” diye sormuşlar, “samimiyettir” diye cevap vermiş. Bu kez de “samimiyet nedir?” diye sormuşlar, “bir şeyin en içindeki, en dibindeki, özü” demiş. Derviş tuhaf bir âdemoğlu. “Samimiyetten nasıl sermaye olsun?” diye soramazsınız ona. Ama olur da cesaretinizi toplayıp sorabilirseniz size şunu anlatacaktır. Ekmek için ne gerekir? Un. Un için ne gerekir? Değirmen. Değirmen için ne gerekir? Buğday. Buğday için ne gerekir? Tarlada ekip biçmek. O halde ekmek yiyeceğin zaman unutma

13 Nisan 2025 | 0 okunma

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

Dervişe “sermayen nedir?” diye sormuşlar, “samimiyettir” diye cevap vermiş. Bu kez de “samimiyet nedir?” diye sormuşlar, “bir şeyin en içindeki, en dibindeki, özü” demiş.


Derviş tuhaf bir âdemoğlu. “Samimiyetten nasıl sermaye olsun?” diye soramazsınız ona. Ama olur da cesaretinizi toplayıp sorabilirseniz size şunu anlatacaktır.


Ekmek için ne gerekir? Un. Un için ne gerekir? Değirmen. Değirmen için ne gerekir? Buğday. Buğday için ne gerekir? Tarlada ekip biçmek. O halde ekmek yiyeceğin zaman unutma ki unun, değirmenin, buğdayın, tarlanın… Hepsinin samimi olması gerekir ki yediğin ekmek sana helal olsun.


“Sorabilirsen cevabı da beğenirsin” demedim ki. “Sorarsan cevap verir” dedim.


Derler ki bizim derviş tekkede kırk yıl kalmış da şeyhine bir sorucuk olsun sormamış. O denli ki “nasılsın?” diye bile sormamış. Hem zaten, ona öğretenler, yaşça ve makamca büyükler “nasılsın?” diye sormadan “nasılsın?” diye sormamayı öğretmiş. Bizim derviş hiç soru sormamış ya, sor bakalım şeyhi ona hiç soru sormuş mu? Ne gezer? O da sormamış.


Gün olmuş, devran dönmüş, bu işi çokça merak eden genç bir derviş önce şeyh efendiye gidip “efendim” demiş, “şu kırk yıllık dervişinize tek bir sual etmemişsiniz. Bunun hikmeti ne ola ki?” Şeyh efendi, gülümseyerek cevap vermiş: “Onda samimiyet gördüm.”


Meraklı taze ardından bizim dervişe gitmiş: “Söyleyiver oh derviş baba, kırk yıl sual etmeden nasıl yanında durdun şeyhin?” Gülümsemiş derviş: “Sorarsam işin samimiyeti bozulur diye düşündüm. Bak şimdi senin soruna cevap verince de hasar aldı samimiyet. Niyetim ortaya çıktı. Nefsim bu verdiğim cevabı beğendi. Yuf olsun benim ervahıma.”


Arabayı durdurmuş pejmürdenin biri. “Bana” demiş, “bir sigara parası uçlanıver be babalık.” Şeyh efendi, hiç gücenip gocunmadan çıkarıp vermiş sigara parasını. Etrafındakiler “aman efendim” demişler, “karnı aç olsaydı da verseydiniz hadi neyse. Sigara parası istedi nabekar.” Şeyh efendi gülümseyerek mukabele etmiş. Ardından, sigara parası verdiği adam geri gelip “efendi baba” demiş, “sigara almaya niyetlendiydim ama karnım pek aç. Ben en iyisi bu parayla karnımı doyurayım.”


Efendimiz (s.a.v), şöyle diyor: “Mümin, bal arısına benzer. Daima temiz olan şeyleri yer. Temiz olanı ortaya çıkarır. Temiz yerlere konar. Konduğu yere zarar vermez. Düştüğünde ise kırılmaz yahut bozulmaz.”


Dervişe “bu sermayeyi nasıl biriktirdin?” diye soramazsınız. Ama cesaretinizi toplar da sorabilirseniz size şöyle diyecektir: “Biriktirtmenin tek yolu dağıtmaktır.”


Neyse. Asıl bir şey anlatacaktım ben size.


Efendimiz (s.a.v), Mute’ye ordu yollarken “kumandanınız Zeyd bin Harise’dir. Eğer Zeyd öldürülürse kumandanınız Cafer bin Ebu Talib’dir. Eğer o da öldürülürse kumandanınız Abdullah bin Revaha’dır. O da öldürülürse kendi aranızdan bir kumandan seçersiniz” buyurmuştu da Abdullah, bunun ne anlama geldiğini iyice anlamıştı.


Zeyd bin Erkam anlatıyor:


Ben, Abdullah bin Revaha’nın himayesinde yetişmiş bir yetimdim. Mute seferine giderken ben de onun devesinin terkisindeydim. Gece olunca Abdullah bir Revaha, devesine hitaben bir şiir okumaya başladı. Dedi ki: “Ben herhalde evime dönmeyeceğim / umulur ki bu savaşta vurulup düşeceğim / artık düşünmüyorum dünyayı, geride ne malım var / umurumda bile değil ne ağaçlar ne hurmalar.”


Ben kendisinden bu şiiri dinlediğimde ağlamaya başladım. O da bana “sana ne oluyor a yaramaz” dedi, “Allah bana şehitlik nasip edince ben dünyanın dertlerinden, tasalarından, olaylarından kurtulur da rahata ererim. Sen de bu güzel devenin üzerinde yurduna dönersin. Biraz da sen oyalanırsın.”


Dünya gam yurduydu öyle ya. Bunu bilene de selam olsun, bilmeyene de.


Allah. Eyvallah.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bunu da konuşmayalım bence 22 Nisan 2025 | 408 Okunma Bereketini göresiniz 20 Nisan 2025 | 294 Okunma Bak bi buraya bak 19 Nisan 2025 | 532 Okunma Çölleşmek değil yeşillenmek 15 Nisan 2025 | 350 Okunma Samimi bir sigara parası 13 Nisan 2025 | 456 Okunma